ŞEHİT OLMAK!
İnsan ne kadar aklı ile hareket eden bir varlık olsa da,
zaman zaman mana, duyguları ile de hareket etmektedir. Ve bu durum zaman, mekân,
olay ve olgunun doğru okunmasına göre, haklı olarak başkalaşım gösterecektir ve
göstermelidir de.
Şehit olma arzu ve güdüsü, çıkışı itibarıyla bir akıl
hareketi olmakla birlikte, kat be katı duygu ( mana ) işidir. Ülkeniz,
devletiniz ve vatanınıza dair büyük bir oyun oynanırken, komutanınız sizi
yanına çağırıyor ve sizin evvela aklınıza hitap eden bir konuşma yapıyor. Yapmanız
gerekenleri anlattıktan sonra, ödenecek bedelin büyüklüğüne de dikkat çekiyor. Bu
ilk kontak ve hitap evvela aklınıza ve daha sonra duygunuza, yani mana âleminize
dokunuyor. Akıl süzgecinizden geçen ve onay alan bu hitap, sonra ki süreçte
yerini duygu, yani mana âlemine bırakıyor kontrolü. Artık sizi duygularınız
yönetmektedir. Şayet iş hala aklın kontrolünde olursa; anam, babam, karım,
çocuklarım, işim aşım gibi birçok dünyalık ( seküler ) olgular ile savaşınız
başlar ve bu savaş sizi kuşatır ve yapmanız gereken kutsi eylem akamete uğrar. Bu
sebepledir ki siz mana âleminin ve kutsi çağrının emrine girmişsinizdir artık. Bu
mana âleminin ve bu kutsi çağrının doruklarına çıkar ve onlarca terörist
çakalın ortasına dalar ve terörist başının başını hedefe koyar ve görevi kutsi
çağrıya yakışır şekilde, kutsal olarak noktayı koyarsınız. İşi bitirmişsinizdir.
Sonra ki safhada yine akıl devrede olsa siper alır, siper almaya çalışır ve
kendinizi daha korunaklı bir yere doğru atar ve koşarsınız. Ama dedik ya kutsi
bir çağrı sizi beklemektedir. Bu kutsi çağrı ( şehadet ) sizi beklediği için
hala duygularınız ( mana ) ile hareket etmekte, hiçbir sütre arkasına koşmak
aklınıza bile gelmemektedir. Düz bir koşu yapar ve çıplak bir hedef haline
gelirsiniz artık. Zira ulvi ve kutsi davetin sahibi ‘’ gel yüce kulum, işi
başarıyla yaptın, görevi tamamladın. Gel artık yanıma ve sana vaad ettiğim özel
makam ve mekana ‘’ düsturu hayat bulacak ve orada Şehit olacaksın…!
İZMİR
Ve yine Vatana, Millete, Devlete, birlik, dirlik ve
kardeşliğe kahpece bir pusu kurulmuştur. Olayın ilk evresini, ciddiyet ve vahametini
aklınızla kavrayıp, mantık süzgecinden geçirir geçirmez mana âlemine transit
bir geçiş yaparsınız. Akıl devre dışı kalmıştır artık. Hem nasıl devrede olsun
ki akıl !? uzun namlulu silahlara, iki kişiye, roket atarlı, lav silahlı ve
bomba yüklü araca koşar adım gitmenin, akıl ile izahı mümkün mü !? Tüm dünyalık hesaplar arkaya atılmış, gözü
kara şekilde Allahsız ve ahlaksızca kurulmuş pusu ve planı bertaraf etmektir
tüm amaç ve hedefiniz. Koşa koşa gidersiniz iki kişinin ve uzun namlulu
silahların üzerine. Gitmekle kalmayıp bir leşi yere serer tüm planı bozar ve
ülkeye bir sekin bir sükûn bırakırsınız. Burada da görev tamamlanmıştır. Kaçmak,
bir sütre arkasına gizlenmek, gelebilecek mermilerden korunmak için akli bir
hareket yapmak yerine, sadece duygusal bir eylem yaparak kahpe kurşuna hedef
olarak ulvi çağrıya icabet edersiniz. Ve
yüce yaradanın ’ gel yüce kulum, işi
başarıyla yaptın, görevi tamamladın. Gel artık yanıma ve sana vaad ettiğim özel
makam ve mekana ‘’
Şehit olmak hesaplardan sıyrılmaktır. Şehit olmak dünyasal
tüm çıkar ve metalardan azade olmaktır. Şehit olmak özgürlüktür. Şehit olmak
adanmışlıktır.
İşte bu sebepledir ki tüm ülke şehidin arkasın da dua ile,
saygı ile takdir ile ve hayranlık ile bahseder.
SONUNA KADAR HAKLARI DEĞİL Mİ…!?