30 Mart 2016 Çarşamba

MEZAR YAPIM İŞLERİ

MANEVİ DÜNYAYA KÜÇÜK BİR YOLCULUK






Evet, çok çeşitli yolları mevcuttur bu dünyaya yolculuğun. Lakin en te
mel ve en etkin yolların başında ise, Kabirlerimiz ve kabir ziyaretlerimiz gelmektedir. Ölümü hatırlamak, ölümün bizlerden uzak olmadığı inanç ve bilincini canlı tutmak adına son derece önem taşımaktadır kabir ziyaretleri. Bütün bu girişimler bir bakıma buhran içerisinde ki ruh halimize bir sükûn kazandırma ve bir dinginlik işlemidir. Bu bakımdan önemli bir yolculuktur..






Yine, manevi dünyamızdan iz ve kesitler barındırıyor ve taşıyor olması dolayısıyla, daha bir özen gösteririz kabirlerimize. Bakımı, temizliği bizim için ayrı bir önem taşımaktadır. Zira, ziyaretinde bulunduğumuz kişiler, ağırlıklı olarak birincil organik bağımız olan kişilerdir. Annemizdir, babamız, kardeşimizdir, ağabeyimiz. Eşimizdir ve ya evladımız. Amcamızdır, dayımızdır velhasıl dostumuz ve sevdiğimiz kişilerden oluşmaktadır ziyaretini yaptığımız kabirdekiler.



O çok sevdiklerimize ait olan kabirlerin temizliğinin yanı sıra, biraz daha güzel, biraz daha özel, biraz daha göz ve gönle hitap eden bir yapıda olmasını isteriz her zaman. Bu anlam da çoğumuzun da çeşitli girişimleri olmaktadır. Kabir yapımı, yapılan kabirlerde ki şık ve estetik olmasına dikkat etmek bunlardan bazılarıdır. Aynı zaman da kabrin başında bir ağacın olmasına, güzel kokulara kaynaklık eden çiçeklerle donatılmış olmasına da ayrıca anlam ve değer yüklemekteyiz.
İşte bizim için bu denli önemlidir kabirlerimiz. Bir bakıma ziyaret ettiğimiz annemiz, babamız, eşimiz ve çocuklarımız ile baş başa kalıp dert ve özlemlerimizi paylaştığımız mekanlardır. Gidemediğimiz, vakit ayıramadığımız zamanlar ise, acı bir burukluk ve duygusal yorgunluk kaplar bizleri. Bu sebepledir ki kabirlerin güzel görünümü bir bakıma bizlere vicdan rahatlığı sağlamakta ve bir tutam huzur bulmamıza zemin hazırlamaktadır.


BÜTÜN BU ÖZEL DURUMLARI YAŞAMANIZA VE AİLE FERTLERİNİZİN KABİRLERİNE DAİR ÖZEL TASARIM MEZARLIKLARIN İMALATI, BAKIM VE ONARIM İŞLERİ ÖZEN VE İTİNA İLE YAPILMAKTADIR
BU ALAN DA YILLARA DAYANAN ENGİN TECRÜBE, ALANIN DA UZMAN EKİP ÇALIŞMASI VE SON DERECE KALİTELİ MALZEMELERİN KULLANIMI DOLAYISIYLA BİRBİRİNDEN GÜZEL MEZAR YAPIM İŞLEMİ GERÇEKLEŞTİRİLMEKTEDİR.

İLETİŞİM : LÜTFÜ DALBAY
0536 654 19 93





20 Mart 2016 Pazar

FİRMALARA DAİR GELECEK VİZYONUMUZ

VİZYON VE GELECEK...
Her firmanın amaç ve hayali, gelecek süreçte daha etkin, daha geniş bir taban ve kitleye hitap etmektir elbette. Bu durum, her ne kadar üretim ve hizmet kalitesi ile alakalı ise de bir o kadar  kendinizi nasıl ve ne kadar doğru, etkin ve çekici ifade ettiğinizle de alakalıdır. Çok kaliteli bir ürün imal ediyor olabilir veya sıra dışı bir hizmet anlayışına sahip olabilirsiniz. Bu özellikler elbette yabana atılır durum değildir. Ancak burada ki anahtar rol, kendinizi ve ürününüzü ne denli sarsıcı ve çarpıcı şekilde tanıttığınız ile alakalıdır. Şayet bu yeti ve özellikten mahrum iseniz veya reklam ve tanıtıma dair yaklaşım tarzınız amatör ve yetersiz ise, bu durumda üretim ile hizmet kalitenizde anlamsız ve önemsiz olacaktır.
İşte bizim yola çıkış amacımız, sizleri daha öte kategori ve klasman ile tanıştırmak, Vizyoner bakış açısı ile, daha ötelere ulaşabilmenin zor ve imkansız olmadığı bilinci ile donatmaktır.
Bu amaçla; firmanız ve ürettiğiniz ürünlerinizi ya da hizmet anlayışınızı önemli bir makale ile tanıtmak, vizyon ve misyon sahibi bir kuruluş olduğunuzu, bu tanıtıcı makalemiz ile ön plana çıkarmaktır. Makalemiz bu anlamda son derece çarpıcı bir şekilde yazılacak. Ürünleriniz, firmanızın konumu ve özelliklerini içeren bir kaç kare fotoğraf ile kombine edilecektir. Resimler, çarpıcı makale eşliğinde bir bütün haline getirilecektir.Bu özel tanıtım ve reklam metnimiz hem kendi Blog sitemizde hem Twitter üzerinden ayrıca facebook üzerinden bir ay boyunca devamlı yayını yapılacaktır. Bütün bu girişimler sonucun da, firmanız ve ürünleriniz adına hazırladığımız bu reklam ve tanıtım çalışması ortalama 10.000 kişinin izlenimine sunulmuş olacaktır. Bu verdiğimiz rakam ise, en az değerleri ifade etmektedir. Zira bir ay boyunca ve sürekli güncellenerek verilen bu tanıtım, bir ay sonucun da çok daha fazla kişinin dikkatine sunulmuş olacaktır.

1: http://turanguzel.blogspot.com.tr/ sitemizin günlük ziyaretçi sayısı ortalama 750 kişi ile 1300 kişi aralığındadır.

2: aynı tanıtım yazısı, www.facebook.com üzerinden eş zamanlı olarak yayına sokulacaktır. Yine bu site üzerinden bünyemizde bulunan elemanlar eşliğin de beğeni ve yorumlara tabi tutulacaktır. Her personelimizin ortalama 1000 ila 1500 kişi takipçisinin bulunduğunu hesaba katarsanız, ulaşım kitleniz yine minumum 15.000 kişiye karşılık gelmektedir.

3: Twitter üzerinden de eş zamanlı devreye sokacağımız tanıtım ve reklam makalemiz burada da yayına sokulacaktır. Yine burada da binlerce takipçimiz bulunmakta ve yine burada da binlerce kişinin bilgi ve ilgisine sunulacaktır.

AMAÇ : Firmanızı hem yerel unsurlar ile daha tanınır hale getirmek ve özellikle de ulusal düzlemde  tanınılırlığını ve kulak aşinalığı seviyesini daha üst seviyelere çekmektir. Bu amaçla firmanızı sadece yerel unsurlar ile sınırlı tutmamak, daha genişleyebilir, büyüyebilir inanç ve vizyonu ile Ulusal düzleme taşımaktır.

17 Mart 2016 Perşembe

KUMAR FELAKETİ


Kumar Oyunları
Kumar, bir bakıma akla, emeğe, bilgiye hakaret etmek gibidir. Ucuz ve kolay yoldan paraya ulaşabilme güdüsü sebebiyle yukar da saydığımız tüm değerlere bir bakıma küfretmek ve hakaret etme anlamına gelmektedir. Tüm bunlara rağmen, kumar kime yaramış ve kime huzur vermiş bir eylemdir ki? Kumarda kazanmak hem imkânsız ve hem de yaşamın kendi döngüsü ile çelişen bir durumdur. Kumar Oyunları bir kazanç kapısı değildir. İnsan alışkanlıklarının kurbanı olmuşluğunu, bir kazanç kapısı inancına dönüştürmüş ve dolayısıyla kendisini ve bu yanlış eylemi eleştirmekten kaçınmıştır. Oysa kumar kişinin kendisi ile birlikte ailesinin, aile yaşamının ve hatta toplumsal tüm değerlerin ölümüne yol açan bir eylemdir. Ne güzel söylemiş, '' Kumar Söndürür '' diye...
Düşünün ki, öldürme kelimesi kullanılmıyor, söndürülme kavramının kullanımı ise olayın vahametini ortaya koyması açısından son derece çarpıcıdır. Yaşarken sönmek ne hazin bir durumdur. Varsınız ama yoksunuz. Yaşıyorsunuz ama sönmüş bir haldesiniz. Yaşıyorsunuz ama bu sönmüşlükten hareketle karanlıklar içerisinde, umut ve heyecanı tükenmiş, sosyal ve psikolojik bir buhran içerisindesiniz. İşte kumar denilen illet ve melanetin size kazandıracağı (!) şey bunlardır. Ara sıra, adeta damağa bir parça bal sürülmesi misali küçük kazanımlar kişiyi kumara bağımlı hale getirmektedir. Oysa sonra ki süreçlerde kayıpların büyüklüğü insanın her anlamda ki sonunun başlangıcı gibidir adeta. Bitmek, tükenmek ve üstelik her anlam ve alan da bir tükeniştir bu durum. Zira kaybetmenin ve kayboluşun bir limiti de yoktur. Nakit paranızı, gayri menkullerinizi, işinizi, evinizi, sağlığınızı, geleceğinizi, toplumsal statü, şeref, haysiyet ve....!
İşte kumar denilen sanal zevkin insan oğluna bu devasa kayıplardan başka verebileceği zerre kadar bile bir artısı bulunmamaktadır. Bu eylem gerek dinsel gerek sosyal ve gerekse hukuki açıdan olumsuz bakılmış, yasaklanmış ve irreti olarak tanımlanmış bir eylemdir. Tüm bu olumsuz bakışların geri planı ve alt yapısı tahlil edildiğinde görülecektir ki arkasında son derece büyük yıkımlara sebep olduğu gerçeğidir. Yıkımın, tükenmişliğin ve dahi sönmüşlüğün en temel gerekçesi kumar eylemidir. Bu eylemden ve bu bağımlılıktan bir an evvel kurtulmalı ve hayat ile yaşam arasında ki o değerli anlara tekrar dönülmelidir. Gerekiyorsa tıbbi destek alınmalı ve uzman kişilerden yardım istenmelidir. Zira mutlak bir gerçek vardır ki, Kumar = sönmüşlüktür



  

16 Mart 2016 Çarşamba

ÇARPIK BACAKLARIN AMELİYATI MÜMKÜN MÜ ?

Çarpık Bacak Ameliyatı
Çok çeşitli sebeplere bağlı olarak baş gösterebilir bir rahatsızlık durumudur. Bunların en başında ise, doğumla gelen kemiksel asimetrik durum, kazalara bağlı durumlar ve yağlanma da ki tutarsızlıklar bu rahatsızlığın en başat faktörleridir. Ancak sebep her ne olursa olsun, yapılan Çarpık Bacak Ameliyatı ile bu soruna etkin çözümler sunulmaktadır. Yapılan operasyon işlemin de kemik dokusuna kesit uygulanmaması dolayısıyla hastanın aynı gün taburcu edilebilme imkanı sunmaktadır. Aşırı bir çarpıklık ve asimetrik bir durum yok ise tek operasyon yeterli olmaktadır. Yapılan işlem yağ transferi işlemidir. Bacaklarda ki orantısız yağ dağılımına yapılan operasyondur. Aşırı yağlanma olan bölümden alınan yağlar, hava ile temas edilmeksizin diğer bölgeye enjekte edilmektedir. Hava ile temas edilmemesi dolayısıyla canlılık ve dinamizmini koruyan yağ, enjekte edilen bölgeye çabuk uyum sağlamakta ve sonucun da şık, estetik bir bacak görünümü kazandırılmaktadır. Bu durum sebebi ile halkımızın dilinde olan '' sütun gibi bacaklar '' gerçeğe dönüştürülmektedir. Çarpıklığın bariz olduğu bölgeye uygulanan takviye dolayısıyla alt ve üst bacaklarda ki orantısızlık ortadan kaldırılmakta ve her iki bölüm arasında ki uyum sağlanmaktadır. Bu durum sonucunda, şık ve estetik bir görünüm kazanmanın yanı sıra, yürüme ve hareket kabiliyetinde de ciddi artışlar sağlanmaktadır. Çarpık Bacak Ameliyatı sonrasın da komplikasyon oluşma durumu adeta sıfır bir düzeydedir. Dolayısıyla tüm hastalarda uygulanabilir bir özellik arz etmektedir. Bütün bu olumlu durumlar hastanın tüm ilişkilerine önemli pozitif katkılar sunmakta, kendisi ile olan kavgasına son vermekte ve tüm ilişkilerine bambaşka bir boyut kazandırmaktadır. Operasyonun bitmesiyle birlikte aynı gün taburcu edilen hasta, hızlı ve konforlu bir iyileşme süreci geçirebilmektedir. Operasyonun bitiminden kısa bir müddet sonra taburcu edilecek hastanın yağ alınan bölgeye korse takılıp yağ enjekte edilen bölgeye ise varis çorabı giydirilmektedir. Bu giyim tarzı, taburcu edildikten sonra ortalama üç hafta boyunca uygulanması istenmektedir. Olumsuz bir durumun yaşanma imkânı adeta yok gibidir. Ancak uygulanan giyim tarzını çıkarma işlemi uygulanmasından evvel, son bir doktor kontrolünden geçirilmekte fayda vardır. bu kontrol sonrası yine doktor kontrol ve iznine bağlı olarak korse ve varis çoraplar çıkarılmalıdır.



EPİDURAL DOĞUM NEDİR ?

Ağrısız Doğum/ Epidural doğum
Günümüz tıp dünyasında ki hızlı gelişimler, haliyle çok çeşitli alternatifleri de hizmetimize sokmuş durumda. Bu alternatiflerin hayatımıza girmesi dolayısıyla, hastalıkların teşhis, tanı ve tedavisi hem daha hızlı yapılmakta ve hem de tedavi süreci daha olumlu ve daha sıkıntısız geçmektedir. İşte bu özel imkânlardan birisi de, Ağrısız Doğum, bir başka deyişle Epidural Doğum olarak gündemimize girmiş bulunmaktadır. Epidural anastezi doğum, ağrı ve sızıdan uzak ve son derece rahat bir doğum yapabilme imkânı sunmaktadır. Epidural Doğum hem normal doğum ve hem de sezaryan doğum da rahatlıkla kullanılabilen bir yöntemdir. Doğum sürecinde karşılaşılan sancılar iki kısma ayrılmaktadır. Birinci kısım, duygusal ağrılar kısmıdır ki, bu durumun sebebi korku ve bilgisizlikten kaynaklanan ağrı çeşididir. Doğum ile ilgili ciddi bir eğitim alınması sonucun da bu tür ağrıları ciddi olarak ortadan kaldırmak mümkündür. ama eğitimin en önemli katkısı, daha bilinçli bir doğumun gerçekleşmesini sağlamakta ve anne adayının olası ağrıları yönetebilme becerisi kazanmaktadır. Doğum ağrılarının ana nedeni ise, doğuma bağlı fonksiyonel ve işlevsel sancılardır. Bu bölgede bulunan sinir duyularının harekete geçmesi sonucun da, rahim kasılmaları, rahim kanalının açılmasına bağlı olarak bebeğin aşağıya doğru gelişi ve doğum sonrası tıbbi girişimler ağrıların diğer nedenleri arasındadır. Epidural anestezi, vücudun belirli bölgesine yapılan ağrı uyarılarını bloke eden bir anestezi yöntemidir. Hem normal doğum esnasın da ve hem de sezaryan doğumlar da rahatlıkla kullanılabilmektedir. Doğum bölgelerine yapılan anestezi uygulaması sonucun da hasta, bir müddet bacaklarını hissedemez ve oynatamaz bir duruma gelmektedir. Bu işlem dolayısıyla, ağrının oluşabilecek bölge ile beyin arasında ki iletişimi keserek acı duyulmasını önleme girişimidir. Epidural anestezinin avantajları başlıca şöyle sıralanabilir. Doğum sancılarının giderilmesi sağlanmakta, genel anesteziye oranla daha az risk taşımakta, anne adayının bilinci açık olduğu halde sezeryan sırasın da doğuma katılabilmekte ve ameliyatın hemen bitimiyle birlikte bebeğini kucağına alabilme imkânına kavuşmaktadır. Uygulama zamanında ki doğruluk, normal doğumun daha hızlı ve daha sağlıklı ilerlemesi ve sonuçlanmasına imkân vermektedir. Bütün bu özel imkânlar dolayısıyla en çok tercih edilen doğum, Ağrısız doğum yani Epidural doğum yöntemidir.





HİSSE SENEDİ NASIL ALINIR ?

Hisse senedi nasıl alınır 
Evvela ve mutlaka belirtmemiz gereken ve bilinmesi gereken bir konu şudur ki: Bis hisse senedi almak istediğinizde, alacağınız şirket mutlaka ama mutlaka sermaye piyayası kurulundan izinli bir şirket olmalıdır. aksi bir durum da hiç bir firma hisse satışı yapamaz. Şayet siz böyle bir firmadan hisse almış iseniz yaptığınız bu işlemin hukuki hiç bir değeri olmadığı için, çıkabilecek sorunlar karşısında hiç bir hukuki hakkınız da olmayacaktır. O sebepledir ki bu önemli duruma son derece dikkat etmelisiniz. Hisse Senedi Nasıl Alınır? sorusuna cevap verecek olursak, bu işlemi iki türlü yapma imkanına sahipsiniz.
1: İnternet üzerinden almak
2: Bizzat firmaya giderek satın alma işlemi gerçekleştirmek
Son yıllarda en çok tercih edilen yöntem, internet üzerinden alış ve satış işlemidir. Bu işlem zaman ve emek bakımından son derece önemli imkan ve kolaylık sağlamaktadır. Bu sebepledir ki en çok tercih edilen yöntemdir.
Birçok bankanın internet bankacılığı hisse senedi alımı için fırsat vermektedir. Hisse senedinin tane başına bir fiyata sahip olması sebebi ile paranızın yettiği kadar hisse alabilir ve yatırım yapabilirsiniz. Özellikle döviz ve dolar alan yatırımcıların çok sıklıkla tercih ettiği internet bankacılığı böylesine bir işinde yapılmasına olanak sağladığı için birçok kimse tarafından sıklıkla tercih edilmektedir. İnternet üzerinden alış veriş durumu da yine iki seçenek üzerinden devam etmektedir. Birincisi, internet bankacılığı kullanılarak yapılmaktadır. zira her bankanın kendi portföyün de hisse senetlerinin alım ve satım ünitesi bulunmaktadır. Çalıştığınız bankanın size sunduğu bu seçeneklerden birisinin hisse senetlerini alabilir ve satabilirsiniz. İkinci seçenek ise, yine internet üzerinden faaliyet gösteren şirketler aracılığıyla alım ve satım işlemi yapabilmektesiniz. Eğer, neden internet üzerinden böyle bir girişimde bulunayım diye bir endişe ya da soru kafanızı karıştırıyor ise, ona da şöyle cevap verelim. Hisse senetleri anlık artmakta ve anlık düşüşler yaşamaktadır. Yani bir gün içerisin de alma ve satma durumu ile karşılaşma durumları yaşayacağınızdan, internet koşulları bu imkanlara sahip olması dolayısıyla özel bir avantaj sunmaktadırlar.




ÇOCUKLARDA ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ

Çocuklarda Öğrenme Güçlüğü Nedenleri Nelerdir.
 Öğrenme güçlüğü çeken çocuklarda, kendini beceriksiz sanma ve yeteneksiz ve başarısız sanma hissiyatına sebep olmaktadır. Bu durum fark edildiği anda derhal profesyonel bir destek alınmalı ve gerekli tüm girişimler yapılmalıdır. Organik ve biyolojik bir nedene bağlı olmaksızın baş gösteren bir sorundur. Kendisini ifade edebilme zorluğu, el becerilerini kavrama yetersizliği, anlatılanları pratize edebilmede eksiklik ve yazım, çizim gibi konuları kavrama da eksiklik gibi göstermektedir kendisini. Öğrenme bozukluklarının %80 oranında göründüğü durum okuma bozukluğu olarak görülmektedir. Bununla beraber, yazma, okuma ve matematik (disleksi) alanlarında da kendisini gösterebilmektedir. Çocuklarda Öğrenme güçlüğü Nedenleri nelerdir sorusuna cevap olarak, sebep olan etkenler henüz tam olarak tespit edilmiş bir durum değildir. Ancak yapılan son araştırmalar göstermektedir ki, öğrenme bozukluklarının başlıca sebepleri arasında genetik sorunlar, çevresel aktörlerdir. Aynı zaman da anne adayının hamilelik sürecinde yeterli ve doğru beslenmemesi, bilinçsiz ilaç kullanımı, doğum esnasında ki karşılaşılan zorluklar, doğum esnası ve sonrasında yeterli oksijen alamama gibi başlıca nedenler, öğrenme güçlüğünün oluşmasında başlıca etken sebeplerdir. Bu durumun görüldüğü çocuklarda, ailenin bilmesi gereken en önemli durum, çocuğa dikkat kesilmeyi, dikkatin önemini bilinçli şekilde vurgulama ve öğretim sürecidir. Bu anlam da, farkındalık bilincine vurgu yapılmalı ve farkındalığın anlam ve önemi çocuğa aşılanmalıdır. Zira farkındalık ve dikkatten yoksunluk, beraberinde  öğrenim sorunlarına kaynaklık edecektir. Bu sebepledir ki, çocuğa birincil öğretilmesi gereken faktör, yapılması istenilen bir iş ve eylem üzerinde durması, düşünmesi ve sonra eyleme geçmesi gerektiğidir. Yani, dur-düşün-yap denklemine özenle dikkat edilmelidir. Unutulmamalıdır ki, bir sonuca ulaşmak evvela  sürece dikkat etmekle mümkündür, sonuca giden süreçte dikkatsiz ve özensiz geçirilen süreç, doğru sonuca gitmenin önünde ki en büyük engeldir.



7 Mart 2016 Pazartesi

DOĞRU MİKTARDA KALORİ ALIYOR MUYUZ ??

DOĞRU MİKTARDA KALORİ ALIYOR MUYUZ ??
herkesin kalori ihtiyacı kişiden kişiye değişmektedir. Kişinin harcadığı kalori miktarı aynı zaman da ihtiyaç duyduğu miktarı da göstermektedir. Burada ki orantı da her hangi bir düzensizlik ya da dengesizlik olunca haliyle kalori dengemizde de sapmalar oluşacaktır. eğer aldığımız kalori miktarı harcadığımız miktardan fazla ise elbette kilo problemlerimiz baş gösterecek demektir. şayet durum tersi ise bu durum da zayıf kiloya sahip olacağız demektir . dolayısıyla bu durumun ana temasını kişinin kendisi belirlemektedir. Burada ki en başat iş derhal kendi kalori limitimizi saptamaktır. Yaşımızı, boyumuzu, kilomuz ve günlük kalori harcama potansiyelimizi doğru şekilde saptamak zorundayız. Unutmamalıyız ki bu saptama ne kadar doğru olur ise sağlığımız da aynı oran da sorunsuz bir seyir izleyecektir. kalori alım ve harcama opsiyonumuz ortalaması 200 ila 400 kalori aralığın da olmalıdır. Bu aralık doğru ve ideal olan aralıktır. Burada ki sapmalar devasa sorunlar oluşturacak demek değildir . 200 ila 400 kaloriden fazla almamız aynı kaloriyi harcadığımız sürece büyük problemler oluşturmayacaktır elbette. Ama ortalama alım ve harcama koşullarımız bizleri bu aralık içerisin de tutmamızın daha sağlıklı kiloya sahip olacağımız noktasın da ciddi doneler sunmaktadır. yeme ve içme rejimimizi ve bunların ortalama seyri sonucun da aldığımız kalori miktarının toplamının tespiti harcamamız durumunda ki ciddiyeti bize vereceğinden önemli bir işleve sahiptir . zira ne kadar aldığımızı bildiğimiz oran da ne kadar vermemiz gerektiğini de kolayca saptamış olacağız.
DOĞRU VE YETERİ MİKTARDA KALORİ ALMAK HAYATA ANLAMLI VE SEVİNÇLE BAKMAMIZI SAĞLAYACAKTIR...


MEYVE DİYETİ FAYDALI MI ?

SAĞLIĞIMIZ İLE MEVYE DİYETLERİ ARASINDA Kİ KORELASYONA
sadece meyve yiyerek zayıflama girişimi hem son derece sağlıksız ve hemde son derece yanlış bir duyum veya inançtır.zira meyveler ağırlık olarak karbonhidrat ürünlerdir .oysa vücudumuz pretin , yağ ve karbonhidrat bileşimini yeteri miktarda almadığı zaman  bu durum vücudumuzun çalışma sistematiğin de ciddi arzılara ve tedavisi hayli zor olan görme bozukluğu , körlük ,  kalsiyumdan mahrum kalan kemik direncinde ki düşme sonucun da kemik erimesi tırnaklarda dayanım gücün de düşüklük ve dolayısıyla kırılmalar ve kanama bozuklukları gibi hastalıkları doğuracaktır.
Örneğin kilo probleminiz var ve bu problemden kurtulmak için sadece meyve diyeti yaptığınızı varsayalım . bu diyete sıkıca bağlısınız ve meyve tüketim miktarınızın da düşük olduğunu kabul edebilim . Bu durum da tartıldığınız da kilonuz da bir düşme olduğunu görmeniz mümkün . ancak verilen kiloların sizin için hayırlı olduğunuzu düşünüyorsanız büyük yanılgı içerisindesiniz. Zira verdiğiniz kilolarınız yağ katmanlarınızdan değil kaslarınızın kaybından dolayıdır . bu durum da yine baş dönmeleri , kansızlık , hafızaya bağlı unutkanlıklar ve bayılmalar gibi ciddi problemlerle karşı karşıya getirecektir sizleri .unutmamalıyız ki vücudumuz komplike bir yapıya sahiptir ve dolayısıyla aynı karışıma karşın gereksinim duyar . bu gereksinimlere kulak vermeli ve karşılamalıyız . kilo vermemizde ki en temel öğe neyi yemek neyi yememek değildir . herşeyi yemek ama herşeyden yeteri kadar yemektir... 


HAYATLA NASIL BARIŞIRIZ..!

HAYATLA BARIŞMAK
insan kendi  yaşamını ya kendisine mutluluk kaynağı yada zehir eden en ilginç varlıktır. Her iki durum da kişinin kendi ellerindedir. Ya kendimiz ile barışacak hayatın tadını ala ala yaşayacağız ve ya hayatın her anını kendimize zehredeceğiz. Pek tabidir ki herkesin istediği ve mutabık kalacağı durum hayatla barışık olmaktır. herkesin kendisine mutlak ve öncelikle sorması gereken en temel soru şudur ; hayatla neden kavgalıyım sorusudur . Eğer kavga nedenimizi saptayamamışsak barışmamız da o denli olanaksız hal alacaktır. Bilinmesi gereken en önemli etme, hayata kavga etmek için değil , yaşamak için geldiğimizdir . evvela şartlarımızı iyi tespit etmeliyiz. Kimiz, neyiz ve madden manen hangi imkan ve koşullara sahibiz. Bütün bunları iç çekmeden hakkı ile teslim etmeliyiz . bu teslim ediş beraberin de teslim olmamızı ve kanaatkar olmamızı sağlayacaktır. Çünkü bütün kavgalarımızın en temel gerekçesi sahip olduklarımız ile yetinmeyişimizdir. her şeyin en iyisine , en güzeline en değerlisine sahip olma arzu ve güdüsü bizleri daha hırçın daha agresif yapmaktadır. Önü alınamayan bu hırçınlık istenilen hedefe ulaşamadıkça katlanarak devam edecektir. Sonucun da kendi ellerimizle büyüttüğümüz bu hırs durdurulamaz bir hal alacak ve hayatla, yaşamla ve kendimiz ile kavgamızı dayanılmaz boyutlara taşıyacaktır. Oysa HAYATLA BARIŞMAK kişinin sahip olduklarıyla yetinmesi ile mümkündür. imkan ve koşullarımızı fark ettiğimiz oran da koyduğumuz hedefler o denli reel hedef olacak ve onlara ulaşmakta daha kolaylaşacak ve HAYAT BİZE BİZ HAYATA DAHA ANLAMLI BAKACAĞIZ 


CİNSELLİKTE SUÇLULUK HİSSİ...!

CİNSELLİKTE SUÇLULUK HİSSİ

Cinsellik, ancak ve ancak yine kendisinin yaşanması ile karşılık bulacak olan, alternatifi yine kendisi olan özel bir eylemdir. Bu denli özel, anlamlı olan bu eylem, toplumun tabusal bakışları dolayısıyla konuşmak ve bilgilenmek adına bile olsa girişimde bulunamadığı bir alandır. Oysa cinselliğe dair yeterli bilgisel ve donanımdan eksik olmaları dolayısıyla nice evlilik ve yuvaların yıkıldığı artık saklanamaz bir gerçektir. Cinsellik, her ne kadar fiziksel ve ruhsal bir tepkimenin doğal dürtüsü olsa da, bu dürtü ve ihtiyacın gereksinimi de aynı derecede bilgisel boyuta gebedir. Zira tatmin olmak kadar tatmin etmekte sexüel ilişkinin olmazsa olmazıdır. Tatmin etmek ve edilmek her iki tarafın yeterliliği ile mümkündür. Taraflardan birisi bu yeti ve özelliklerden mahrum kalınca, bu durum ilişkinin her boyutuna aksediyor olacaktır elbette. Ve bu sorun devam ettiği oran da ilişkiler sarpa saracak ve sebep olan tarafta ciddi suçluluk duyguları oluşmaya başlayacak. Bu suçluluk duygusu, bireyin kendisine ciddi fatura çıkarımlarına ve bu çıkarımlar sonucun da kendisini kınaması, aşağılaması, ben yetersiz ve işe yaramazın tekiyim gibi ciddi psikolojik sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Oysa bir an evvel her iki tarafın yapması gereken iş, kendisinin değil eşinin fiziğine dair bir bilgi yolculuğuna çıkmasıdır. Eşinin fiziksel zaaflarını, artılarını, onu kışkırtan noktalarını ve bunlara götürücü eylemleri bilmek ve öğrenmek girişimin de bulunmasıdır. Unutulmaması gereken en önemli olay şudur; Elde ettiğiniz bu bilgileri cinsel yaşamınız da pratize edebildiğiniz oran da sadece eşiniz değil kendinizi de son derece mutlu edeceğinizdir. Çünkü mutlu ve tatmin ettiğiniz eş, bunun farkındalığından hareketle aynı mutluluk ve tatmini sizin de yaşamanız için özveride bulunacaktır. Dolayısıyla tıpkı ilişkinin her boyutun da ortaya konulan özverinin geri dönüşümü nasıl oluyor ise, seksüel ilişkinin geri dönüşümü de size yansıyacaktır. İlişkiye böyle bakabildiğimiz zaman başarı kendiliğinden gelecek ve suçluluk hissi, yerini daha aydın, kalıcı ve anlamlı ilişkilere bırakacaktır. Cinsel Suçluluk hissi yerini özgüvenden kaynaklı daha üretken, faal ve tatmin üzere oturmuş seksüel bir yaşama bırakacaktır.


TAKSİTLİ CEP TELEFONU YA DA BEYAZ EŞYA ALIRKEN DİKKAT EDİLECEK ALTIN KURALLAR...

TAKSİTLİ CEP TELEFONU ALIRKEN DİKKAT EDİLECEK ÖNEMLİ TİYOLAR
Telefon, artık günlük ihtiyaçlarımızın birçoğunun karşılanmasın da çok önemli bir yer edinmiş cihazdır. Ve telefon, sadece bir telefon olmaktan da çıkmış durumdadır. Telefon, çok amaçlı kullanılabilir yapısının dışın da, kendisine entegre edilmiş bir çok fonksiyon dolayısıyla, günlük yaşantımızın her anın da baş vurduğumuz bir araçtır artık. Telefonla konuşma gereksinimlerimizin yanı sıra kimilerince mp4 kimilerince sohbet edilen bir araç. kimilerince kamera ve video kaydeden cihaz ve kimilerince bütün mail alış veriş trafiğini kontrol eden bir notebook konumun da artık. Az evvel de söylediğimiz gibi telefon sadece bir telefon olmaktan çıkalı haylice zaman oldu. Durum ve hal bu yöne evrilince telefon tercihleri, alım ve satımı daha bir anlam ve önem kazandı haliyle. Son derece şık tasarımlar, marka ve modeller ile hayatımızın ayrılmaz birer parçası haline dönüştü telefonlar. İşte bu önemli özellikleri dolayısıyla '' akıllı '' kavramını ve iltifatını da hak etmiş durum da günümüz telefonları. Gelelim telefon alma yöntemlerine. Evvela bir karar vermeliyiz, marka bir telefon mu alacağız yoksa alacağımız telefonun ar-ge çalışması sonucun da bizlere ne vaat ettiğine bakarak mı satın alma işlemini gerçekleştireceğiz. Bu iki şık mutlaka ama mutlaka iyice anlaşılmalı ve ikisi arasında ki çok önemli fark kavranmalıdır. Zira bu iki farkı kavramamış olmamız durumun da telefon alış verişin de ciddi yanılgılara düşmekle beraber çok ciddi maddi kayıplara uğramamız da kaçınılmazdır. Dolayısıyla telefon almanın nirengi noktasını bu iki soruya vereceğimiz cevapta gizli olduğunu aklımızdan asla çıkarmamalıyız. Bu soruya cevap verdikten ve karar aldıktan sonra yapmamız ve bilmemiz gereken en önemli olgu ise, marka aynı olsa bile fiyat farkı mutlaka olacağını asla unutmamamızdır. Zira aynı marka ve aynı model bir telefonun satıldığı marketin satış pozisyon ve opsiyonuna bağlı olarak artış ve eksilme gösterebileceği unutulmaması gereken önemli bir ayrıntıdır. Aylık ve yıllık satış cirosu yüksek bir market veya mağaza, kendisine oranla düşük bir mağazaya göre bir tık daha cazip fiyat ve ödeme kolaylıkları sunabilirler. Bu durum yerel ve ulusal baz ele alınır ise çok daha farklı avantajların karşınıza çıkabileceğini ise asla unutmamalıyız. Elektronik üzerine satış yapan bir market veya mağazanın yerel ve ulusal pozisyonu, sizlere sunulacak imkan ve olanakların en belirgin tiyolarını taşımaktadırlar. Şayet ulusal pozisyon ve şöhrete sahip bir market ise, burada sunulacak fiyat aralığı ile taksitlendirme seçenekleri, kendisine oranla daha düşük marketlere göre özel avantajlara sahip olabilirler. Bu avantajlardan yeterince istifade edebilmek biraz da sizlerin becerisine kalmış demektir. Zira alacağınız ürün ve aldığınız market ne olursa olsun, esneme imkânlarını sonuna kadar zorlamayı deneyin. Satış şefinden tutun da firma müdürü' ne kadar irtibata geçmenin yollarını zorlayın. Bu zorlama sayesin de bir takım avantajların ekstradan sizlere sunulduğuna tanık olacaksınız. Örneğin bu zorlama öncesi bir ürün 12 taksit ile satılıyor ise, sonradan sizlere 14, 16 ve hatta daha fazla kolaylıkların sağlanabileceğini bizzat göreceksiniz. Bu rekabet, aynı zaman da eşit güç ve potansiyele sahip firmaların arasında da olacağını hesaba katarsanız, o zaman avantajların çok daha fazla çeşitlenebileceğini tahmin etmekte asla zorlanmayacaksınız. Hele hele telefon alma girişimine birden fazla kişi ile gitmeniz de yani toplu alışlarda daha bir ağır müşteri pozisyonuna alınacağınızı da aklınızdan çıkarmayın. Dolayısıyla taksitli telefon satın alma da bu yol ve yöntemleri izlemenizin önemli getirileri tabi ki sizleri memnun ve mutlu edecektir.




HERGÜN, 8 BARDAK SU NEDEN İÇMELİYİZ ?

HERGÜN 8 BARDAK SU İÇMENİN GETİRİLERİ
insan vücudunun en çok gereksinim duyduğu ve vücudun en büyük antioksidan yardımcısı pek tabidir ki sudur . İnsan su ile iç içe olabildiği , tüketebildiği oran da daha sağlıklı bir yaşam sürecektir . günden sekiz bardak su içilmesi saptaması , ortalama bir insanın aldığı 2000 kalori miktarının bölümünden hareketle baz alınmıştır . zira az evvel de söylediğimiz gibi su çok büyük bir toksit temizleyicisidir.ancak unutulmamalıdır ki günlük su tüketimi mevsimden mevsime , yöreden yöreye , kişiden kişiye ve yapılan işten işe ciddi farklılıklar göstermektedir . Dolayısıyla kimin ne kadar suya gereksinim duyduğu saptamasını yine kişinin kendisi yapacaktır . tüketilen sıvının aynısı tekrar alınmalıdır . alına sıvının kaybedilen sıvıya denk olması gereksinimiyle beraber unutulmaması gereken en önemli durum suyun en büyük toksin atıcı özelliğidir . hiç bir yan etkisi olmayan ve son derece sağlıklı bir içecek olduğu bilinciyle tüketilmelidir . su ihtiyacımızın tedarikini bardak sayısına indirgemekte çok doğru bir yaklaşım değildir . zira tükettiğimiz meyve ve sebzelerde kendi bünyelerin de ciddi su miktarları barındırmaktadırlar . bizler de bu ürünleri tükettiğimiz miktar da gereksinim duyduğumuz sıvı ihtiyacımızın belli bir bölümünü de bu yolla karşılamış olacağız . İNSANIN VE YAŞAMIN EN TABİ VE EN GÜZEL DOSTU OLAN SU , İLETİŞİMİMİZİ EN DİNAMİK TUTMAMIZ GEREK BİR GEREKSİNİM OLDUĞUNU ASLA UNUTMAMALIYIZ


SARIŞINLARA ÖZEL MAKYAJ TİYOLARI...!

SARIŞINLARA ÖZEL MAKYAJ TİYOLARI
sarışınların asla unutmamaları gereken birincil durum ; tenlerinin beyaz veya açık renk olması dolayısıyla hem abartıdan ve hemde yanlış renk tonlarından özellikle kaçınmaları gerektiğidir . Bu abartı ve cilt teni ile uyumsuz bir zemin oluşmaması için mutlaka ten renginize uygun bir cilt zemini oluşturmalısınız . zemine uygulayacağınız doğru renkteki fondöten sonra ki uygulamaların uyum ve ahengi için mutlak bir ön koşuldur . Cilt zeminine uygulacak renk seçimin de özellikle dikkat edilmesi gereken birincil konu , kendi öz renk tonunuz ile ciddi sapmalara kaçacak koyu renk tercihlerinden uzak durmanızdır . mutlaka bir koyu renk kullanmak istiyorsanız eğer bu durum da en fazla toprak tonları kullanmanız büyük sapmaların oluşmasın da engel oluşturacağı için tercih edilmesin de sorun oluşturmaz. zemine cilt teni ile uyumlu tonların işlenmesi sonrasın da önemli bir yer olan gözlerdir. burada da kullanılacak tonlar altın ve kahve tonlarıyla harman edilmiş renk demeti olmalıdır . bu durum platin renkte ki saçlar ile daha güzel uyum sağlamakla beraber göz dolduran bir güzellik sunmaktadır . Sarışın olmak başlı başına çekici olmak demektir zaten . dolayısıyla abartı ve şaşlalı bir makyajdan özelllikle kaçınılmalıdır. sadece ve ten rengi ile uyumlu hafif makyaj size daha bir kadınsılık , albeni ve çekicilik katmakla beraber kışkırtıcı bir his kazandıracaktır siz ve karşı tarafa . Bu sebeple sarışınlar mutlaka ve mutlaka dudakların da daha yumuşak tonları tercih etmelidirler . bu durum özellikle SARIŞINLARA ÖZEL MAKYAJ TİYO demektir.Sarışın kadınlar  dudakların da kırmızı ve fuşya renleri kullanabilir ve kullanmalıdır da . canlı bir ateş kırmızı sarışın bir kadına son derece farklı bir çarpıcılık katacaktır .Saç renginiz de yine kahve ve tonlarıyla beraber , sarı ve kızıl da size ayrı bir güzellik katacaktır . zaman zaman koyu kızıl ile kışkırtıcı olmanız zor olmayacaktır . SARIŞINLARA ÖZEL MAKYAJ TİYOLARI verirken özellikle ifade etmek istediğim husus şudur , sarışın kadın zaten 1-0 önde olan kadın demektir . 



CHİP TUNİNG NEDİR ?

Chip Tuning nedir? Ne İşe Yarar?
Aracınız da bulunan çalışma sistematiğinin son güncelleme halidir Chip tununig. Yani aracınızda ki mevcut yazılımın daha randıman verici olması adına daha yeni bir yazılımın araç kontrol sistemi ile Entegre edilmesi halidir Chip tuning. Aracınızın orijinal çalışma sistematiğine köklü ve geri dönüşüm imkânı olmayan bir müdahale değildir bu durum. Aracınızdann, çalışma stratejisinden ve aracın sahip olduğu sistem bütünlüğünden maksimum randıman alınması için sonradan araca monte edilen bir yazılımdır. Bu güncelleme, aracınızın üzerin de bulunan Chip'in kendisine yazılabildiği gibi harici bir Chip'in monte edilmesiyle de yapılabilen bir sistem takviyesidir. Aracın orijinal sistemine dönülmek istendiği zaman geri dönüş son derece kolaydır. Dolayısıyla, taktıracağım ama aracımın orijinalitesine müdahale olacak gibi bir endişeniz son derece yersizdir. Bu sistemin en temel amacı, aracın kollektif yapısından alınabilecek en yüksek verimin alınmasıdır. Chip Tuning Nedir Ne İşe Yarar sorusuna, yukarda verdiğimiz yanıta tamamlayıcı olmak üzere, monte edilen araçtan % 15 ila 20 arasın da bir artışın sağlandığı harici bir sistemdir. Bu sistem iki şekil de kullanılabilir özelliğe sahiptir. Birincisi, aracınızın üzerinde bulunan Chip, müdahale edilebilir, güncellenebilir bir özelliğe sahip ise hemen o Chip üzerine yazılımın güncellenmesi durumudur. Şayet aracın üzerinde ki konsept böyle bir müdahaleye izin vermiyor ise, daha geniş tabanlı ve güncellenebilir özelliğe sahip bir Chip'in montajı ile devreye sokulan bir modeldir.



KOLAY VE SAĞLIKLI KİLO VERMENİN YOLLARI

En Çabuk Kilo Verme
Evvela ve mutlaka dikkat edilmesi gereken temel soru. Çabuk mu kilo vereceğiz yoksa sağlıklı mı kilo vereceğiz? Eğer bu soruya cevabınız, sağlıklı kilo vermek ise, o zaman işimiz uzun sürse bile daha anlamlı, daha doğru ve daha sağlıklı olacaktır. Bu anlamda sizlere çok basit bir yöntem sunacağım. Her gün yediğiniz yemek miktarını mutlaka biliyorsunuzdur. Bilmiyorsanız eğer not alın ve sonra, yediğiniz yemek türlerinin her birinden birer kaşık eksilterek başka bir tabağa koyun. Bu eksiltme bir kaşık olduğu için sizi zorlamayacaktır. Ama üç çeşit yemekten birer kaşık eksiltme, üç öğün de dokuz kaşık ve ayda 270 kaşık eksiltmeye tekabul eder. Ve siz bu eksiltmeye, bir sonra ki ay, bir ya da iki kaşık daha eksiltme ilave edin, sonucun hayli başarılı olduğunu göreceksinizdir. Sonuç hem son derece başarılı olacak ve hem de sizi hiç zorlamayacaktır. Bu söylediğimiz reçete, En Çabuk Kilo Verme reçetesi değil, en sağlıklı kilo verme reçetesidir.



ŞİDDET TÜRÜ DEDİKODU...

Bir Şiddet Türü Olarak Dedikodu
Ne güzel söylemiş atalarımız '' kılıç yarası geçer de dil yarası geçmez '' diye değil mi? işte bu sebeple dil ve dedikodu insan üzerinde daha bir tahrip edici şiddet türüdür. İnsan, çoğu zaman duygularının, ihtiraslarının, kin ve nefretinin kontrolü altına girebilen bir varlıktır. Bu durum kişilik yapısında daha da hırçın olmayı getiriyor beraberinde. Bu durum, dilin ve ifadenin ölçüsünü kaçırıyor. Ölçüsü kaçmış dil ve dedikodu çok daha vahim sonuçları doğuruyor. Sonrasında kırılan nice kalpler, bozulan dostluk ve arkadaşlıklar baş gösteriyor. Devamında vicdanen yine kişinin kendisi de pişman olmakla beraber üzüntü de yaşıyor. Ancak ok yaydan çıkmış, kırılan kırılmış ve incinen incinmiştir. Hülasa son pişmanlık faydasızdır artık. Dolayısıyla, Bir Şiddet türü olarak ''dedikodu'' yapmazdan evvel, sonuçlarının iyi tahlil edilmesi gerekmektedir. Bu anlam da ciddi bir öfke kontrolü yapılmalı, söylenilecek sözün önü ve arkası iyi hesap edilmeli ve dolayısıyla dilde ve ifade şeklin de oluşabilecek keskinliklere son derece dikkat edilmelidir. Bunu yapmak ve başarmak öyle sanıldığı kadar güç ve zor değildir. Hani dillere pelesenk olmuş bir söylem vardır ya, '' Empati'' bu kelimeyi söylemekten öte, içine nüfuz edebilir ve gerçek anlamını ve önemini kavrayabildiğimiz zaman bu soruna da ciddi bir çözüm üretmiş olacağız. Zira empatinin doğal sonucu olarak, bizim kendimizin konu olduğu bir dedikodunun hoşumuza gitme ve içimize sindirme olasılığı ne kadar ise, başkalarının sindirim oranı ve kabul oranı da aynı olacaktır. Bu durum da önemle ve özenle dikkat edilmesi gereken husus, ''dedikodu'' yapma şehvetimizi kontrol altına almaktır. Eğer bu durum kontrol dışına çıktığı zaman, telafi ve tedavisi hayli zor sonuçların çıkacağı tecrübe ile sabittir. Ve ayrıca dikkat edilecek bir başka hususta, yapılacak dedikodunun asli itibarıyla kimseye bir kazanç ve getirisinin olmadığıdır. Bir kazanç getirisi bir kenara, her iki tarafa ciddi olumsuz sonuçlar doğurduğu da artık aşikârdır. Gelin, hemen ve şimdi bu çirkin eyleme dair kendimize bir söz vererek, insana yakışmayan ve insani değerler ile asla bağdaşmayan bu kaba davranıştan uzaklaşama adına kendimiz ile bir ahitleşme ve bir sözleşme yapalım. Zira vakti çoktan geçiyor bile


CİNSEL AÇIDAN BASKI ALTINDA YETİŞMENİN SONUÇLARI...

CİNSELLİK VE BASKI
 Birçok ülke de olduğu gibi bizim Ülkemizde de ilgilenilmesi, konuşulması ve yaşanılması bir tabudur cinsellik. Bazen dinsel algı bazen kültürel yorum ve bazen ritüeller manidir cinsellik ile ilgilenmeye ve konuşulmaya. Bütün bunların yanı sıra cinsellik ve yaşanmışlıklara dair utanç verici, ürkütücü örneklerin de bu baskısal durumun oluşmasında azınsanmayacak derece de katkısı olmuştur. Saydığımız ve sayamadığımız bir sürü gerekçe ve neden cinsellik öğretisi ve yaşanmasın da baskısal bir mantığın oluşmasın da ciddi faktörleri olmuştur. Burada ki en büyük hata ve yanılgı, suçun bizatihi cinselliğin kendisine yüklenmesin de yapılmıştır. Oysa cinsellik insan ile yaşıt bir eylemdir ve insan var olduğu sürece de varlığı kaçınılmaz olarak hükümran olacaktır insan yaşamın da. Bu durum da cinselliğe bakış açımız ve yorumlama tarzımızı bir kez daha ama daha rasyonel şekil de ele almamız gerekmektedir. Cinsellik ne korkulacak ne utanılacak bir eylem değildir. Kaldı ki cinselliği konuşmanın, cinselliğe dair bilgiler edinmenin mutlak karşılığı hemen yaşanılacak demek değildir. Bizler bu ikisinin birbiri ile ayrılmaz ikili gibi yorumlamamız sayesin de ciddi hatalara girişiyoruz. Bilmek ile yaşamak arasın da bir ilinti bağının olması, her ne olursa olsun bilmek = mutlak yaşamaktır gibi bir saplantıdan derhal uzaklaşmamız gerekmektedir. Elbette ki cinsellik çok önemli ve kendi içerisin de bir çok değer, anlam ve kutsaliyet içermektedir. Dolayısıyla herkes ile, her zaman ve mekan da yaşanılacak basit ve sıradan bir eylem ve olgu değildir. Nasıl ki tuvalete gitmenin bile bir edep ve ahlakı var ise cinselliğin de kendi içerisin de bir edep ve ahlaki bütünlüğü vardır. Ancak bu durum cinsellik gibi önemli bir objeyi yok saymayı ve konuşmayı bile reddedip hepten baskılar altına almayı gerektirmemektedir. Mesele konuşmamak, çocuklarımızı bu önemli olay ve olgudan mahrum bırakmak ile çözülür bir sorun değildir. Çocuklarımıza cinsellik açısından bilgi verirken utanmadan, çekinmeden verebilmeliyiz. Ancak bu bilgi veriş sonrasın da asıl ve asal olanın doğru zaman da, doğru yerde ve doğru kişi ile yaşanmasının öğretisinde olduğunun bilinci ile konuşmalı ve yetiştirmeliyiz. Zira cinsellik her şey de olduğu gibi manasız, mantıksız ve içi bu denli boşaltılan hayvani bir dürtü değildir. Dolayısıyla Cinsel Açıdan Baskı İle Yetişme ve yetiştirme sonrasın da, hiç konuşulmamış, bilgisi verilmemiş ve aynı zaman da yaşanılmamış bir eylem daha vahim sonuçların doğmasına sebep olmaktadır.


TRAŞ SONRASI TAHRİŞ OLAN YÜZLERE TEDAVİ ŞEKLİ

TRAŞ SONRASI YÜZÜ TAHRİŞ OLAN ERKEKLERE ÖZEL VE ÇARPICI ÖNERİLER
Günümüz de birçok erkeğin sorunu olan bu durum aslaın da aşılması hayli kolay bir problemdir. Traş esnasın da kullanılacak traş bıçakları, sabun ya da kullanılan traş bıçaklarında ki kalite önemli bir etkendir. Bu önemli husus mutlaka dikkate alınmalıdır. İlla ve mutlaka marka kullanmalısınız gibi bir yargı çıkarılmasın bu durumdan. bazen en şöhret sahibi bir marka bazı tenlerde alerjik bir durum oluşturabilir. Bu durum da sizler kendi teniniz ile uyum sağlayan bir traş bıçağın da ısrarcı olun ve devamlı aynı bıçağı kullanın. Bir başka önemle uyulması gereken husus ise, traş olacağımız zaman mutlaka sıcak su kullanmalıyız. Hatta sıcak su ile tenimize pres uygular ise traş sorununun çok ciddi oranda ortadan kaldırmış oluruz. Zira sıcak su ile uygulayacağınız presleme hem teniniz ve hem de sakallarınız da ciddi yumuşama yapacaktır. Bu yumuşama sonrası sakal telleriniz kesime karşın direncini kaybedecek ve daha kolay daha rahat bir kesim imkânı kazanacaksınız. Bir diğer özen gösterilecek olay ise, Traş bıçağınızı mutlaka ama mutlaka sakalınızın çıkış yönüne paralel olarak kullanmanızdır. Eğer kesim hamleleriniz sakalınızın çıkış yönünün aksine olur ise bu durum daha fazla sürtünmeyi oluşturacak ve gereğinden fazla baskı uygulamanıza sebep olacak. Ve bu baskı ve sürtünme beraberin de ciddi tahriş ve kızarıklıklara zemin hazırlayacaktır. Dolayısıyla mutlaka ve mutlaka sakalınıza paralel darbeler yapmalısınız. Yatay kesim gerektiren durumlarda ise dikey darbelerinize fazlaca zıtlık oluşturacak bir açı farkının olmamasına özenle dikkat etmelisiniz. Kendinize bir tek stil seçin ki bu durum sakalınızın çıkış yönü ile uyum göstermelidir. Bu tarz ve stili inat ve ısrar ile 1 ay uyguladığınız zaman sorunun ciddi bir şekil de ortadan kalktığını göreceksiniz. Bütün bunlardan sonra kullanacağınız nemlendiriciler tamamlayıcı unsur olacaktır. Zaten yukarda bahsettiğimiz sıcak su ile yapılan pres sonrası yumuşamış olan teniniz, uygulama yapacağınız nemlendirici kremi içine çekme noktasın da daha yakın bir hal alacaktır. Yumuşak zemine sahip yüzünüz ile nemlendirici kreminizin bir biri ile uyumu çok daha kolay olacak ve daha da önemlisi birbirini tamamlama noktasın da etkinlik kazanacaktır. Traş sonrası kullanılan kolonya, krem ya da nemlendiriciler de alkol olmamasına da dikkat ediniz. Zira bu gibi ürünlerin kimyasal yapısı ne denli az karışım içeriyor olur ise o oranda olumsuzluk içerecektir.


AHLAK MI ÖNCELİKLİDİR KALİTE Mİ ?

AHLAK MI KALİTE Mİ ?
bu sorunun cevabı muhtemelen kişiden kişiye değişecektir. cevaplarımızın omurgasını yetiştiğimiz sosyo-kültürel çevremiz, ör , adet ve din anlayışımız oluşturacaktır . Zira soruya cevabınız nerden durduğunuz ve nasıl baktığınızla orantılı olacaktır elbette. Oysa kabul edilmesi gereken en temel  doğrunun bu iki eylem ve olguyu harman haline getirmek olacaktır. Zira kalite Ahlaka gebedir. Kaliteli kişilik, kaliteli üretim, kaliteli iletişim v.s Ahlakın sizin üzeriniz de  ne denli belirleyici olduğuna bağlıdır. Ahlaktan bağımsız  her uğraş kör ve topal sonuçlar doğuracaktır. Örneğin; son derece doğru bir saptamanız olsun . şayet bu saptamanızı ahlaki değerlerden yoksun bir şekil paylaşıma sokarsanız ilgi uyandırırsınız ancak saygınlık olur mu ? işte orası hayli sorunlu gibi duruyor. Dolayısıyla ister bireysel ister toplumsal ve isterse kurumsal olsun ahlak birincil ilkeniz değilse eğer, kaliteye ulaşmanız hayli zor ve arada ki mesafeniz de  uzak kalacaktır. Kaliteye ulaşmış olsanız bile geçer akçe olmayacaktır diğer insanlar nezdinde . AHLAK VE KALİTE birbiri ile ayrılması adeta imkânsız olan ikili gibidirler. biri varlığını diğerine borçlu adeta . bu muhteşem ikiliden illa birisini seçme girişimi kişinin kendisine hiç bir katkı sağlamayacaktır. Katkı sağlamak bir kenara büyük emek ve uğraşlarının hakkı olan ciddi kazanımların önünü de tıkayacaktır . 


İKTİDARLAR NEDEN SOSYAL MEDYA İLE SAVAŞIR..! ??

İKTİDAR VE SOSYAL MEDYA SAVAŞI

Bu kavga bireyin kendisi ile başlamaktadır adeta. her birey tüm düşünce,  tez , üretim , icraat ve siyaset anlayışının mutlak doğru olduğu ve tartışılmaz gerçek olduğu inancındadır. Bu inanç daha sonraları kurumsal ve kuruluşsal tüm organizasyonlarımızı da kuşatmıştır adeta. Gerek bireysel ve gerekse toplumsal bazda bakabilmekle beraber bir kurum veya kuruluş bile olsa kendi oluşum, üretim siyaset ve varlığının olumlanmasını ve yaptığı icraatların kutsanmasını istemektedir. kimselerin işine gelmiyor eleştirilmek . Herkes kendisinin  mutlak doğru olduğu inancıyla hareket etmektedir.  Bu inanç beraberin de eleştiriye bakış açısını da olumsuz etkilemektedir. Her iktidar kendince doğru yaptığı inancıyla her icraatının herkes tarafından arkasın da durulmasını istemektedir. Bu istek kuşkusuz doğru bir istek değildir. Zira toplam akıl ortak akıl vazgeçilemez bir gerçektir. Bu gerçek hem bireysel hem toplumsal ve hem de kurumsal bütün oluşumla da hak ettiği değeri kazanamadığı müddetçe bu yaman kavga ve yaman çelişki sürüp gidecektir.  Aslın da bu anlamsız ve ülkemize büyük zararlar getiren kavganın en temel sebebini bireyin kendisi teşkil etmekle beraber düzeltecek olan da yine bireyin kendisi olacaktır. Bizler birey olarak nedenli ortak akla eleştiri ve önerilere açık olabiliyorsak bu anlayışımızı da iktidar anlayışına enjekte edebileceğiz. Kendimizi ve düşüncelerimizi kutsamamayı bizlerin de hata ve yanlışlar yapabileceğini anlayabildiğimiz oran da toplumsal ve kurumsal devinim ve dönüşümlerin de öncüsü olacağız demektir. Unutmamalıyız ki her birey kendince bir iktidardır. Her birey kendi iktidarına dokunulmasına izin verebildiği oran da gelişim sağlayacaktır. ve bu gelişim kaçınılmaz olarak toplumu kuşatacak ve bu kısır döngüden sıyrılmamızın kilometre taşlarından birisi olacaktır. Tüm bunların yanı sıra eleştiri ile kavga, hakaret etme arasında ki o devasa farkın farkındalığın da olmakta hem bireysel ve hem de toplumsal gelişimimizi sağlayacaktır. Zira eleştiri adı altında yapılacak tüm öneriler içerisin de hakaret barındırdığı sürece içeriğinde ki doğruların da anlamsızlaşması gibi kötü bir durumu ortaya çıkarmaktadır. Bu çok önemli durum sebebiyledir ki ne söylediğimizin önemi kadar nasıl söylediğimiz de o denli önemlidir. Bütün bunların yanı sıra aşırı ideolojik aidiyetler çoğu zaman gerçekleri görmemize de  engel olmaktadır. Sizden olmayan, karşı olduğunuz bir fraksiyonun görüş ve önerisi her zaman için hatalı ve yanlıştır inancı iletişim arasında ki ahengi ve kazanımları da ne yazık ki ortadan kaldırmaktadır. bu hem iktidar ve hem de toplumun büyük zaaflarından birisini oluşturmaktadır. Hal böyle olunca gücü elinde bulunduran yek diğerini al aşağı etme , sesini kısma yol ve yöntemlerini devreye sokmaktadır .HALİYLE İKTİDAR İLE  MUHALİF SÖYLEMLERİN DİLE GETİRİLDİĞİ SOSYAL MEDYA ARASINDA Kİ AMANSIZ KAVGA BAŞLAMAKTADIR .