30 Ocak 2016 Cumartesi

KISMET İSE OLUR MU..! ???

KISMETSE BU TARZ BENİM OLUR MU...! ??
Bir tv kanalın da '' kısmetse olur '' adı altın da bir zırvalama sahne bulmuş oynatılıyor. Artık İslam, Müslüman, Türk gelenek ve görenek diye söze başlamak bile manasız ve anlamsız oldu bu ülke de. Öyle ki ne söz sarf edilirse edilsin, film adı altın da hangi aşağılık küfürler dile getirilirse getirilsin ve hatta en aşağılık görüntüler dahi sergilensin bütün bu fahiş durumlara karşın tavrımız '' sanat-sanatçı '' şaklabanlığını iliklerimize kadar kanıksadık artık. Herkesçe malum kanal(izasyon) da gösterilen kısmetse olur şerefsizliği eminim ki hayli izlenme oranlarını da yakalıyordur. Burada bir sürü zibidi ve ucube ( afişte ) güya Aile !! olmak adına kendilerine eş ( ! ) arıyorlar. Ve bu arayış, tanışma adı altın da koldan kola kucaktan kucağa her türlü seyrü seferi normal ve hatta makul bir eylem gibi zerk ediyor gençlerimizin beyin altlarına. Yani deniyor ki bizlere ; ey eşim, karım, yoldaşım, sıradaşım ve çocuklarımın anası ( ! ) olacak kadın, sen her ne kadar kucaktan kucağa, kollardan kollara dolaşmış, mebzul miktarda kullanılmış olsan bile bu normaldir, bundan yana çekinilecek , ayıplanacak bir durum yok yeter ki sen sonrasın da bana dön...!
İşte böyle gelişti hayasızlık böyle kabullendirildi en aşağılık ilişkiler. Tıpkı bu tarz bu stil adı altın da afişte güzellemesi yapmak gibi...!
heyhat ! hepsi nasıl da izlenme rekorları kırıyor hepsi nasıl da transfer teklifleri alıyor. bir kanal diğeri ile nasıl rekabet halin de bu aile yıkıcı programların transferi için. Sorsanız herkes karşı bu tip programlara, herkes olumsuz bakar ve herkes en ağır eleştirileri yapar. Bende bu durum da kan beynine sıçrayan zümreden biri olarak, uzaydan mı izleniyor bu programlar, tüm Türkiye zaten böyle hayasız programları hiç izlemez ! ama programlar zirve yapar...
Ve sonra sokaklar her türlü hayasız ilişkilerin yaşandığı ve bu yaşanmışlıkların normal sayıldığı ve bu durumların bir tık ötesi olan tecavüz girişimlerin hemen sonrasın, bu aşağılık programların finansmanın da, teşvik ve tasdikin de önemli görevleri olan aydınlar, çağdaşlar, modernler bir de bizlere Ahlak dersi vermezler mi ? işte tam bu esnada kime hangi sözü sarf edecek ve hangi küfrü edeceğimi dahi kestiremez oluyorum. Sahi ben kime küfredeyim...! ?

28 Ocak 2016 Perşembe

İSLAMOFOBİ AMERİKA VE AVRUPA.

BATININ TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ, RADİKALİZM, FUNDEMANTALİZM, İSLAMOFOBİA AVRUPA VE AMERİKA

Evet son otuz yılımız bu kavramın en revaçta en sıklıkla kullanıldığı zamanlara sahne oldu. Batı, kendi eliyle sahnelediği tiyatrolar eliyle radikalizm, fundamentalizm ve islamofobi gibi terimlerin cilalanıp boyalanarak piyasa da prim yapması ve kendi halklarını bu itici kavramlar etrafında mobilize ve konsolide etmek için hayli emek harcadı. Kendince de başarılı olduğunu ve bu başarının kısa vadede ki etkin sonuçlarından da hayli memnun olduğunu görmek hiç zor değil. Ancak sosyolojık bir yapısı bulunan bu terimlerin toplumlar üzerinde ki etkisini belirleyecek olan yine o toplumların bizatihi kendisidir. Her ne kadar toplum mühendisleri, toplumu kendi planları doğrultusun da kanalize etmek ve bu amaç üzerinde mobilize etmek amacıyla planlar yapmış ve planların hayata geçmesi doğrultusun da girişimlerde bulunmuş olsalar da en nihayetin de kalıcı mı gidici mi ? etkin mi etkisiz mi sorularına cevapları yine o toplum belirleyecektir. Az evvel de bahsettiğimiz gibi yapılan bu mühendislik faaliyetleri kısa vadede etkin bir sonuç doğurduğunu görmemiz zor değil demiştik .Ancak orta ve uzun vadede alınacak sonuçlar Avrupa ve Amerika'nın hayal dünyasını alt üst edeceğini tüm insanlık ve tarih not edecektir.Belki kısa vadede konsolide edilmiş bir toplumsal tabakanın varlığından söz ediyor olsak bile orta ve uzun vadede aynı halk ve toplum kendi sistemleri içerisin de ve yine kendi mühendislik algılarına savaş açacaklardır.Bugün irrite ile bakılan bu terimler, süreç içerisin de merak ve dolayısıyla araştırmalara gebe olacaktır. Bu araştırmalar, araştıran kişiler için ciddi şaşkınlık ve hayret verici sonuçlar doğuracaktır. Toplum mühendislerince bilinç altlarına işlenen gerçek dışılıklar aynı toplumlarca daha bir şiddetle karşılanacak ve daha yıkıcı karşılıklar bulacaktır. O toplumlar yaşadıkları ülkeler ve sistemler için ciddi sorunların başlamasın da etkin rol alacaklardır. Zira her şey aslına rücu edecektir er ya da geç...
İşte bu gerçek batının mutlaka karşılaşacağı bir gerçekliktir. Bu gerçekliğin Avrupa ve Amerika da bulacağı zemin sanıldığı kadar geç olmayacaktır. Batı kendi bataklığın da adeta boğulacaktır. Zira islam ve öğretisi insan doğasında  karşılık bulacaktır elbette. Şuan ki zıtlaşmalar , irrite bakışlar ve olumsuz yorumlar o toplumların kendi doğalarından kaynaklı menfi bir tavır ve tutum değildir. Özenle ve özellikle vurgulamamız gerekiyor ki bu durum tamamen bir toplum mühendisliğinin getirisidir. Yalan ve yanlışlar üzerine kurulmuş olan bu mühendislik çalışmaları yalan, yanlış ve sanal bir kazanım sağlamıştır Avrupa ve Amerika sistemlerine büyük bedeller ödetecektir. Şuan için aşırı milliyetçi akım ve takipçilerini konsolide etmiş olmayı bir başarı gibi gören batılı sistemler kısa vadenin kazanımları ile avuntu içerisindedirler. Oysa bu projelerinin orta ve uzun vadede aynı olumlu sonuç doğurması insan gerçekliğiyle örtüşür bir durum ve çaba değildir. Bu insanın Ontolojık gerçekliği ile savaşır bir uğraştır. İnsan yetiştiği ortam, kültür ve inanç düzlemi ne olursa olsun mutlak sorgulayan bir varlıktır. Bu sorgulama İslamın kendi kriterlerince mutlak doğruluk içermesi de gerekmemektedir. İslam'ın kendi kriterleri ile bire bir uyuşması bireyin kendi geleceği ile orantılı olması elbette elzem olandır. Ama benim vurguladığım savaşım ortamı için mutlak bir gereksinim değildir. Zira olabilecek en maksimum kazanç bile her ne kadar İslamın yeterlilik kıstasına oranla az ve yavan olmuş olsa bile bu durum batılı değerlerle büyümüş kişinin hanesinde devrimsel değişim anlamına gelecektir.İşte bu farkındalık beraberin de ciddi sosyal devinim ve dönüşümleri ve hatta ciddi oran da aykırı sesler ve baş kaldırmalara zemin hazırlayacaktır. Bu konu üzerin de fikir zimnastiğimiz devam etmek koşuluyla şimdilik virgül koyuyoruz...

27 Ocak 2016 Çarşamba

KÜÇÜK ŞEYLER VE MUTLULUK

İnsan, doyumsuz ve tatminsiz varlık....
Bu doyumsuzluk ve tatminsizlik içerisinde debelenirken, küçük şeyler ile mutluluk havanda su dövmek gibidir bir çok kişiye göre. Sanki ulaşılması ve uygulanması imkansız gibidir adeta. Oysa durum hiç böyle değildir. İşe evvela ve mutlaka kendimiz, koşullarımız ve bu koşullar içerisinde ki imkan ve olanaklarımızın ne ve ne kadar olduğunu tespit ile başlamalıyız. zira 100 tl parası olan bir kişinin 100.000 tl'lik bir eve talip olması elbette malayani bir talep ve uğraş olacaktır. Bu tespit aşamasın da uyulması gereken birincil koşul, mutlaka objektif olunması koşuludur. Kendimiz, potansiyelimiz, imkan ve olanaklarımız noktasın da asla kendimize torpil geçmemeli ve alabildiğince dürüst olmamızla birebir alakalıdır. Bizler bu gerçeklerden saptığımız oranda başarıdan ve başarılı sonuçlardan da aynı oran da sapmış olacağız elbette. Dolayısıyla objektif olmak uyulması gereken mutlak bir kuraldır. Bunun ile beraber içimizde ki hırs ve doyumsuzluk tutkumuzu da frenlememiz gerekmektedir. Ölümün mutlak bir gerçek olduğunu , kralların, paşaların ve padişahların bile öldüğü gerçeğini iliklerimize kadar sindirebilmeliyiz  aynı zaman da. Hiç bir makam, mevki ve maddi zenginlik kimselerin mutlak malı değildir. Bir gün gelecek herkes bu emaneti teslim edecektir. Olay, eşya ve diğer materyallere bu mantıktan bakarak onların bizler üzerinde ki etkisini kırmalıyız. Elbette yokluk, fakirlik ciddi travmalar oluşturmakta ve oluşan bu travmalar insan da bir takım açlık dürtüsünü olması gerekenin çok daha ötelerine taşımaktadır. Bu durum bizlerin hırs'a dair duygu ve dürtülerini daha bir keskinleştirmekte ve gözlerimizi karartmaktadır. O zaman biz, biz olmaktan çıkıyoruz ve birer canavara dönüşüyoruz. Oysa işe, sahip olduklarımızı büyüterek o sahip olduklarımıza anlamlar yükleyerek yol almalıyız. kolumda ki 100 tl değeri olan saat bir başkasının son model aracından daha sevgili olabilmelidir bizlere. Zira o saat benim ve bize aittir. bize ait olmayan her şey değersiz ve anlamsız olmalıdır bizler için. Ve hatta bize ait olmayan o lüx evler , araçların sahipleri için yapacağımız iyi dilekleri de eklemeliyiz. O kişiler için yapacağımız iyi dilek ve temenniler bizlerin kendimizi daha iyi hissetmemize sebep olacaktır. O lüx ev, o lüx araç sahibine hayırlı olsun ve ailesiyle hayırlı günler de kullanma nasip olsun dua ve temennisi hem insani özelliklerimizi ortaya çıkaracak ve hemde içimizde ki azgın hırs dürtülerinin frenlenmesine de sebep olacaktır. Bu durum bizler de tatmin ve sukünet hislerinin belirginleşmesine zemin hazırlayacaktır.Hırs, intikam, gösteriş gibi negatif duygular bizleri ciddi ve büyük hatalara itecektir. Bu hatalar belki çok utanacağımız , uzun yıllar unutamayacağımız ve belki de ciddi bedeller ödeyeceğimiz kötü koşullara sebep olacaktır.Ve mutlaka ama mutlaka unutulmaması gereken en temel prensip '' HAYSİYET , ŞEREF , İZZET VE ONUR '' İLE SÜRDÜRÜLMÜŞ BİR HAYATA SAHİP OLMAK.İnanmalıyız ki en büyük varlık ve zenginlik işte budur...

23 Ocak 2016 Cumartesi

İNSAN İLE ÇİÇEKLERİN DÜNYASI

ÇİÇEK VE İNSAN

Çiçek; hangi duyguya hangi arzuya hangi tutkuya dil vermez ki çiçekler? Aşkın ve sevginin en yalın anlatımı değil midir en masum ifadesi değil midir beyaz gül? Menekşe de alçak gönüllülüğü, sarı Glayör de kıskançlığımızı ve onu paylaşmak istemediğimizi dile getirmiş olmaz mıyız? Mor krizantem de burukluk  Frezya da masumluk ifadesin de bulunmuş olmaz mıyız? Yaşadığımız dünya da seviyor ve seviliyor oluşumuza aşk, tutku ve ihtirasla bağlı olduğumuzu dile getirdiğimiz kırmızı gül değil midir? İçimiz ve kalbimiz sevgi dolu ama ona bir türlü ifade edemediğimiz an da imdadımıza hemen pembe gül yetişmiyor mu? Sevgimiz ile kırgın ve üzgün oluşumuza  kırmızı karanfiller tercüman olmaz mı? Nerede ve ne zaman ihtiyacımız olsa hemen yardımımıza koşar çiçekler. İşte böyledir çiçek ile insan arasında ki anlamlı ilişki. İster bu anlamlı duyguları biz yüklemiş olalım ister çiçeklerin doğasında var olsun her durumda çiçekler dünyamıza kendileri gibi renk ve kokularıyla derin bir anlam katmışlardır. Bazen kadınımızın kucağın da bizi anlatır bazen analarımızın kucağın da . Bazen bir çelenk ile hüzün ya da sevinçlerimizi paylaşırız. 


20 Ocak 2016 Çarşamba

SIRA DIŞI, ORİJİNAL YAKLAŞIM VE SAPTAMALARLA MAKALE YAZIMI

SIRA DIŞI, ORİJİNAL YAKLAŞIM VE SAPTAMALARLA MAKALE YAZIMI
Evet  herkes tarafından malumdur ki piyasa da haylice makale yazım siteleri mevcut. kendilerince makale yazdıkları iddiası da yine herkes tarafından belli bir ölçekte yorumlanıyor elbette.Bizim iddiamız ise , sabit , klişe cümlelerle istenilen kelime sayısını tamamlamak değil . sıra dışı , farklı ve okuyucu üzerin de ciddi etkiler bırakacak saptama ve tespitler üzere makale yazmaktır. makale yazımında ki temel esprinin , altını satmak değil , tenekeye piyasa bulmak felsefesi olduğu inancıyla hareket etme şuurudur . İşte bu inanç ve donanım ile yola çıktık .Bu inanç ve öz güvenle iddia ediyoruz ki yazacağımız her makale hem talep eden kişi ve kurumları ve hemde okuyucu kitlesini hayli tatmin edecektir. Bütün bu iddialarımızı ortaya serdederken elbette ki sahip olduğumuz potansiyelin son derece farkında olduğumuz dolayısıyladır. Bilinmelidir ki verilecek her sipariş ciddi kazanımları doğuracak şekil de kendilerine dönmüşü olacaktır. Hülasa tüm hedef ve gayretimiz verilen işlerde yüz akı ile çıkmaktır. Başka sitelere verdiğimiz emeği , yazdığımız makaleleri artık kendimiz için ve kendi blog sitemizden sipariş alarak direk tüketici ile temasa geçmek kaydı ile yazmaktır.çıktığımız bu yolda bu inanç ve heyecanımıza kucak açarak bizlere her türlü desteğin verileceği inancı bizi daha da dinamik tutmaktadır . Umuyor ve diliyoruz ki bu kendisine inanç ve güven dolu serzeniş karşılık bulacaktır...
SAYGILARIMIZLA

18 Ocak 2016 Pazartesi

TOPLUMSAL AYRIŞMA VE MERHAMET

Toplum olarak ayrışmanın doruklarındayız artık . arada ki makas öylesine açık öylesine açık ki , kapanır mı sorusu karısın da ağzım açık şaşkın şaşkın baka kalıyorum . Var mıdır bir yolu ve imkanı ? inanın bir gram bile güç yitiremiyorum , bir gram bile umut ve ışık göremiyorum ki , cılız bir sesle de olsa , var diye cevaplayayım . Neden , niçin ve hangi gerekçeler , kimler yüzünden bu hale geldi bu toplum ? bu suru öbeğine herkes kendince bir yorum ve cevaplar verebilir elbette . vermelidir de . Zira ortak aklı oluşturmak ve bu toplumsal yaramıza ortak bir el ile çare aramak , bir merhem sürmek elzemdir elbette . ancak aczane kanaatim , toplum olarak merhameti unuttuk , şefkati attık bir kenara ve bunların tamamlayıcısı olan bağışlama , hoşgörü ve saygı zaten ellerimiz ile imha ettiğimiz değerlerimizdi. zor muydu biraz merhamet sahibi olmak ? imkansız mı birbirimize bir tutam tahammül ? yeri yok mu hayatta bir nebze hoş görünün ? sabır ve sukunet değersiz ve önemsiz öğelermi oldu hayatımız da ? ya da bir başka deyişle biz millet olarak bu muyduk ve böyle miydik ?
Bütün bu sorulara verilecek cevap '' asla , asla ve asla '' demektir elbette . gram gram işlediler  bizleri.gram gram tükettiler . ilmek ilmek dokudular kötü , haşin , merhametten yoksun tüm dürtüleri. kimimiz farkın da olarak kimimiz olmadan çanak tuttuk bu ayrışmaya ve işgale . kimilerinin maddi , kimilerinin makam , mevki çıkarları vardı bu ahlaksız işgale çanak tutuşun da .Ama heyhat biz vasat olanların , sıradan olanların , maddi ve manevi hiç bir çıkarı olmayan milyonların hiç mi rolü yoktu..!? masum muyduk bizler ? ellerimizin , avuçlarımızın tam orta yerinden kayar ve kaçarken huzur , sessizliğe gömülmek yenilir yutulur bir vebal miydi !? Değildi elbette . Sonuçta el birliği ile kendi huzurumuza , kendi yarınlarımıza , kendi kardeşlik ve komşuluk hukukumuza en acımasız darbeleri indirdik . Bir alevi olarak sünni gibi , bir sünni olarak alevi gibi , ? elbette ve kocaman bir hayır . Zaten bu durum anlamsız , gereksiz de , salt homojen bir toplum da etkileşim de yeteri düzeyde olmaz . dolayısıyla renklerin çokluğu bir renk ve ahenk zenginliğidir de aynı zaman da .Ama bizler bu zenginliğe vurduğumuz darbeler ile hayatımızı yine kendimiz ve birbirimize dar ettik . Yaşanılmaz kıldık yaşanılası mekanları birbirimize .Kan , kin ve nefret kusar olduk bir dakikalık konuşmaları bile .Bir dakika bile tahammül edemez olduk birbirimize . Neydi bizi birbirimize bu denli tahammülsüz kılan ? paylaşamadığımız neydi ? bize var olan yek diğerine neden yok ve yasaktı ? bu yasağı kim ne hakla ilan ediyordu ? birileri , bizler adına bir takım yasakları devreye sokarken , bu yasak kapsamının dışın da kalan zümre , iç dünyasın da kıs kıs gülerken aslın da kendi ayağına vurduğunun farkın da değil miydi baltayı ? bilemedik , göremedik mi özgürlük ve huzurumuz , kendi haklarımız değil evvela karşımızda olan zümrenin haklarını savunabildiğimiz oran da mümkündü ...Kürt,ben Türk'üm , Türk ben Kürt'üm , Alevi , ben Sünniyim , Sünni , ben Aleviyim demekle ne kaybederdi ? bir başkası yerine koymak kendimizi , onun haline , duygularına tercüman olmak , onun derdi ile dertlenmek insani bir haslet ve erdem değil miydi ?7
Söylenecek o kadar çok söz var ki , eleştirilecek o kadar çok hatalarımız var ki . eğer bir an evvel körlük , sağırlık , duyarsızlık hastralığımızdan vaz geçmez , say duyu , metanet , şefkat , merhamet harmanını devreye sokmaz ise , kendimizden vaz geçtim çocuklarımız için bir CEHENNEM bırakıyoruz biline..!

16 Ocak 2016 Cumartesi

SON TEKNOLOJİ LİFİ GELİYOR

WİFİ GİDİYOR LİFİ GELİYOR

geçmişte  cd ve çevirmeli internet ( guide ) bağlantı yıllarından sonra hayatımıza giren wifi adeta farklı bir çağ ve çığır açar nitelikteydi. Kablosuz olmakla beraber kabloludan daha hızlı , verimli olması , kullanım kolaylığı sunması kendisine ayrı bir cazibe katmıştı .wireless fidelity’nin kısaltılmış hali wifi sunduğu bu özellikleri dolayısıyla internete olan zevkimize ayrı bir tat ve haz katmıştı. Her şey gibi wifi de artık miadını doldurdu.Ve her eski gibi o da tarihte ki yerini almaya başlıyor.LİFİ’nin gelişi ile .O halde wifi’nin geri plana atılmasına sebep olan LİFİ nedir ve bizlere sunduğu yenilikler nelerdir sorularına cevaplar verelim.wifi ye alternatif olarak geliştirilen Lifi daha hızlı ve daha ucuz. Mikroçip üzere dizayn edilmiş ampullerin kullanılması dolayısıyla ürettiği veri hızı 150 megabit düzeyinde olması sebebiyle wifi ye oranla yüz kat daha hızlı veri alış veriş imkanı sunmaktadır .

LİFİ DE KULLANILAN IŞIK SİSTEMİ
wifi de kullanılan radyo dalgalarının yerine daha hızlı ve verimli olan ışık hızının kullanıldığı bir teknolojidir.
WİFİ DE KULLANILAN RADYO DALGA SİSTEMİ

bu mikroçip ampullerin devrede olması , 1 wat gibi çok küçük bir enerjiyi 4 bilgisayarın kapasitesine cevap verebilecek bir donanım içermesi hayli yüksek bir tasarruf getirmekle beraber aynı oran da yüksek hızla internet dolaşım ve indirme (download )imkanı sunması göze batan en çarpıcı getirilerindendir .şuan kullanım da olan wifi modem üzerinde yanım sönen ışıklandırma sistemi sizin kullandığınız verinin senkronize halini , hız ve verimini göstermektedir .ama lifi bağlantının devreye girmesi sonrasın da şıkların yanıp sönmesi hızına normal bir göz hızıyla yetişmemiz imkansız gibidir adeta. İşte bu durum LİFİ’nin nasıl bir hız konseptine sahip olduğunu göstermesi açısından da son derece çarpıcı bir örnektir. Henüz yeni yeni laboratuvar dışın da yapılan araştırmalar da elde edilen sonuçlara bakılınca saniye de 20’ye yakın filmin indirilebileceğini hesaba katarsak eğer bu durumu gezinmek değil de uçmak olarak tanımlamamız abartı sınırların da bir yaklaşım olmasa gerek. Son derece hızlı gezinti , indirme imkanları dolayısıyla çok kısa zaman da devasa işleri bitirme , indirme imkanı sunan LİFİ hoş geldin hayatımıza.

 






15 Ocak 2016 Cuma

ERKEKTE İLGİSİZLİK YA DA ERKEKTE İLGİYİ ARTIRMAK

ERKEKTE İLGİYİ ARTIRMANIN YOLLARI
Son iki asır modernleşme çağı diye lanse edildi bizlere . Bu duruma bir tutam romantizm sosu eklendi . yanına garnitür olarak ta  eşitlik , sınırsızlık , özgürlük , yanyanalık ,anı yaşama gibi cilalı ama içi boş söylemleri de kakalamak suretiyle herşeyi ama herşeyi tükettiğimiz gibi birlikteliği ve evliliği de tüketen bir toplum olduk . Herkes kendi başılığına , özgürlüğüne dair dem vurmaya başladı . kimse bir adım geri de kalmak biraz sabır , anlayış göstermek gibi özverilere kulak bile kabartmaz oldu. Nasılsa anı yaşamamız gerekiyordu ya ( ! ) Evet anı yaşamayı başarmıştık aynı zaman da...(!) bu anı yaşama dürtüsü özgürlük ve bağımsızlık dürtümüzü kamçılayarak dizginlenemez bireyler oluşmasını sağladı . Ve tabi ki beraberin de yıkılan yuvalar ve yıllarca emek verilmiş birliktelikler tesbih taneleri gibi sağa sola dağılmaya başladı.oysa ERKEKTE İLGİYİ ARTIRMANIN YOLLARI onunla sidik yarışına girmek değil aksine herkesin kendi alanına rıza göstermesi ve bu rızalığı her iki tarafın birbirine hem söylemesi ve hem de yaşatmasıyla mümkündür. Yazımızın en başın da söylediğimiz gibi modern çağ ve modern kadın bir bakıma hem kendisi çabuk bulan ve hemde çabuk bulunan bir meta haline dönüştürüldü.Bu çabuk bulabilme ve bulunabilme durumu sorumsuz , saygısız ,sabırsız bireyleri çıkardı ortaya.Birşey ne kadar çabuk bulunabiliyor ise tüketilmesi de aynı oran da hızlı olacaktı elbette . çabuk bulma , bulunma beraberin de herşeyi anın da ve çabucak paylaşma durumunu oluşturdu . emeksiz , zahmetsiz bir paylaşımdı bu . emeksiz , zahmetsiz , yorulmaksızın elde etmeler pek tabidir ki ilgisizliği sahiplenmemeyi de doğuracaktı ve nitekim öyle oldu da . ERKEKTE İLGİYİ ARTIKMANIN YOLLARI mutlaka ve mutlaka kendimize olan saygımızı tekrar ele almamızla mümkündür.çok değerli , kıymetli olduğumuzu yine ve yeniden iliklerimize kadar hissedecek ve paylaşımlar için ciddi emek , zaman , çaba ve özverilerin gerekliliğini de yine iliklerimize kadar hissettiğimiz zaman  ERKEKTE İLGİYİ ARTIRMANIN YOLLARI bizlere çok net olarak kendini göstermiş olacaktır. 

14 Ocak 2016 Perşembe

ERKEKLER VE ALDATMAK

ERKEKLERİN ALDATMA NEDENLERİ 
Böylesi çirkin ve hatta çirkef bir olay ve fiilin ne gibi mantıklı ve makul bir gerekçesi olabilir ki ? bulunabilir mi böylesi basit bir eyleme geçer akçe bir mazeret...(!) Ama modern çağ ve onun getirisi olarak sorumsuz birliktelikler , sorumsuz evlilikler ve yalanlar üzere kurulmuş çıkar birliktelikleri beraberin de böylesi ucuz ve uçuk  bir durumun ortaya çıkmasına çanak tutmuşlardır . Bir erkeğin aldatma olayın da erkekten evvel kadının sorgulanması gerektiği inancı bende daha baskın bir düşüncedir . Zira erkek aldatma işini yine bir kadınla yapmaktadır . Kadına kolay ulaşım erkekte ki aldatma , haz , giz dürtüleriyle harman olunca sonuç kaçınılmaz oluyor elbette . Manevi değerlerden mahrumiyet , olaylara dinsel bakmışlığın toplum nezdin de kınayıcı bir yaklaşıma tabii olunması sonucun da maneviyattan kopuşlar beraberin de kolayca aldatmaları da getirmiştir.Evlilik aşamasın da tarafların ne istediğini bilmemeleri , evliliğin bireye ne gibi sorumluluklar yüklediği bilincinden uzak oluşlar evlilik sonrası tatminsizlikleri de doğurmaktadır . Acil ve düşüncesizce alınmış evlilik kararları sonrasın da bir eza ve cezayta dönüşmektedir. Aldatma gibi çirkef bir eylem '' KAÇAMAK '' gibi masum bir kelimeyle ifade edilir olmuş bir toplum da haliyle hız kazanacaktır aldatmak...! Dominant kadın olmak , kadınlığın getiri , götürü ve mükellefiyetinden bilgisiz kadınlar da bu olaya katkı sağlamışlardır malesef . Kadınların uzun süren rahatsızlık dönemlerin de manevi olarak bir fren mekanizmasından yoksun bir erkek için aldatmanın önünde ki tüm engeller kalkmış demektir. Erkek ile nasıl bir iletişim kurulması gerektiğini bilememe , ruh ve fiziksel iletişim bilgisinden mahrumluk zaman içerisin de ki kopmaları ve beraberin de ERKELLERİN ALDATMA NEDENLERİ adına bir gerekçe bir malzeme daha sunmaktadır. Kadın da  gereksiz , yersiz ve geçersiz utanma algısı ve inancı eşler arasın da iletişim açlığını ve bu açlığın bir müddet sonra tatmin ( ALDATMA ) girişimine zemin hazırlamaktadır . Hiç bir mazeret ve gerekçe olmaksızın bile salt macera , heyecan olsun diye girişilmiş aldatma eylemleri de azımsanmayacak boyutlara varmıştır artık. 

ERKEKLER VE UCUZ YALANLAR...!

ERKEKLERİN EN ÇOK SÖYLEDİĞİ YALANLAR
Elbette yalan söylemek gibi çirkin bir eylemin hiç bir geçer akçe gerekçesi olamaz ve olmamalıdır da. Ama hazindir ki çağımız adeta yalanlar ve yanlışlar çağına dönüşüverdi . Belki de el birliği ile becerdik ve başardık ...( ! ) Neden ve niçin yalan söyler erkekler !? nasıl bir gereksinimdir bu ve neye binaen söyleriz yalanları ? kim kimi kandırıyor yalanları ile ve nereye varılmak isteniliyor ... kocaman bir çıkmaz yol yalan söylemek . hangi yalan vardır ki yatsıya bile gelmeden su yüzüne çıkmamış olsun ve hangi yalan vardır ki söyleyeni muradına erdirmiş olsun ! ?
yalanın ve yalancının kıymeti harbiyesinin olmadığını bilmeyenimiz var mıdır ? elbette hayır . hal böyle olmasına rağmen yalan söyleme yarışına girmiş gibidir erkekler . herkesin kendince makul (!) bir gerekçesi var elbette yalan söylerken... ama herkes başkasını değil sadece kendini kandırdığı  gerçeğini de bir türlü unutamamaktadır . bu kısır döngü tüm yaman çelişkisine rağmen bir çığ gibi büyümeye devam ediyor . Yapılan bir yanlış , hata sonrası '' vallahi sarhoştum '' yalanı dillere pelesenk olmuş adeta .Hele '' neden bu kadar geç kaldın '' sorusuna ; Akşam yemeği vardı gibi ucuz yalanı söylemeyen erkek mi kaldı ? Kendince belirlediği bir hedef ve ava ulaşmak adına '' hic daha once bole hissetmedim , çok mükemmelsin , benden daha iyilerine layıksın '' gibi ucuz ve demode yalanlar hala gırla gitmiyor mu erkeklerin ağızların da...!??
ERKEKLERİN EN ÇOK SÖYLEDİĞİ YALANLAR manzumesine dair bir demet sunuyorum :
1:telefon sessizdeydi aradığını fark etmedim..!
2:sen varken bir başka kadını gözüm görür mü !
3:ben sana hiç mi hiç yalan söylemedim !
4:ben sana yalan söyler miyim hayatım!
5:evimde böylesi özel anları paylaştığım ilk kadınsın sen !
6:ben seninle çok ciddi olduğum için bu yola çıktım !
7: beni başka erkeklerle aynı tutma !
8:sesk benim için belirleyici unsur değildir !
ERKEKLERİN EN ÇOK SÖYLEDİĞİ YALANLAR bunlardır ve tabi ki sayamayacağımız kadar çok değeri  kendinden menkul incili dizeler...! 

MODERNİTE VE UCUZ PAYLAŞIMLAR

MODERNİZMİN UYUTUCU HAPLARI
Son iki asır modernleşme çağı diye lanse edildi bizlere . Bu duruma bir tutam romantizm sosu eklendi . yanına garnitür olarak ta  eşitlik , sınırsızlık , özgürlük , yanyanalık ,anı yaşama gibi cilalı ama içi boş söylemleri de kakalamak suretiyle herşeyi ama herşeyi tükettiğimiz gibi birlikteliği ve evliliği de tüketen bir toplum olduk . Herkes kendi başılığına , özgürlüğüne dair dem vurmaya başladı . kimse bir adım geri de kalmak biraz sabır , anlayış göstermek gibi özverilere kulak bile kabartmaz oldu. Nasılsa anı yaşamamız gerekiyordu ya ( ! ) Evet anı yaşamayı başarmıştık aynı zaman da...(!) bu anı yaşama dürtüsü özgürlük ve bağımsızlık dürtümüzü kamçılayarak dizginlenemez bireyler oluşmasını sağladı . Ve tabi ki beraberin de yıkılan yuvalar ve yıllarca emek verilmiş birliktelikler tesbih taneleri gibi sağa sola dağılmaya başladı.oysa ERKEKTE İLGİYİ ARTIRMANIN YOLLARI onunla sidik yarışına girmek değil aksine herkesin kendi alanına rıza göstermesi ve bu rızalığı her iki tarafın birbirine hem söylemesi ve hem de yaşatmasıyla mümkündür. Yazımızın en başın da söylediğimiz gibi modern çağ ve modern kadın bir bakıma hem kendisi çabuk bulan ve hemde çabuk bulunan bir meta haline dönüştürüldü.Bu çabuk bulabilme ve bulunabilme durumu sorumsuz , saygısız ,sabırsız bireyleri çıkardı ortaya.Birşey ne kadar çabuk bulunabiliyor ise tüketilmesi de aynı oran da hızlı olacaktı elbette . çabuk bulma , bulunma beraberin de herşeyi anın da ve çabucak paylaşma durumunu oluşturdu . emeksiz , zahmetsiz bir paylaşımdı bu . emeksiz , zahmetsiz , yorulmaksızın elde etmeler pek tabidir ki ilgisizliği sahiplenmemeyi de doğuracaktı ve nitekim öyle oldu da . ERKEKTE İLGİYİ ARTIKMANIN YOLLARI mutlaka ve mutlaka kendimize olan saygımızı tekrar ele almamızla mümkündür.çok değerli , kıymetli olduğumuzu yine ve yeniden iliklerimize kadar hissedecek ve paylaşımlar için ciddi emek , zaman , çaba ve özverilerin gerekliliğini de yine iliklerimize kadar hissettiğimiz zaman  ERKEKTE İLGİYİ ARTIRMANIN YOLLARI bizlere çok net olarak kendini göstermiş olacaktır. 

13 Ocak 2016 Çarşamba

MÜKEMMELLİYETÇİLİK VE REALİTE

MÜKEMMELİYETÇİLİK VE İNSANIN KENDİSİNİ ALDATMASI
Evet  ,mükemmeliyetçi  olmak ile insanın kendisini kandırması arasın da ciddi bir bağ vardır. Elbette ki her insan kişi olarak mükemmel olmak ister , elbette ki her insan çalışmaları ve ürettikleri ile sorunsuz  kusursuz  ve mükemmel olmak ister ama  tam bu esnada realite ile olasılıklar arasında ki fark devreye  girer. futbola dair kabiliyeti ve yetenekleri hayli sınırlı olan bir kişinin dünyanın en iyi futbolcularından birisi olmasını istemek kişinin kendisiyle kavga etmesinden başka hiçbir sonuç doğurmayacaktır. Ben mükemmelim ve mükemmeliyetçiyim diyen bir kişi evvela ben neyim hangi özellik ve yeteneklere ve de hangi oranda sahibim diyebilmelidir. kişi kendi potansiyelinin ne ve ne kadar olduğunu realist bir şekilde saptarsa  bu durum kendisin de otokontrol mekanizmasının oluşmasını sağlayacaktır .oluşan bu mekanizma kişilere olay ve olgulara bakışında ciddi başkalaşım ve değişimleri  de beraberin de getirecektir. Bilinmelidir ki mükemmeliyetçi olmak evvela kişinin kendi öz yetenekleri bu talebini karşılayacak düzey ve donanım da olmalıdır . aksi halde bir anlam ifade etmeyeceği gibi kişinin kendini  ve çevresini hırpalamak  kırmak ve incitmekten başka bir getirisi olmayacaktır. İnsanın  bu gerçekliği görmesi ve kabul etmesi ve bu durum insandan insana da değişim gösterebileceğini de göz önünde bulundurması daha rasyonal yaklaşım sergilemesine sebep olacaktır .



İDEOLOJİK SAPLANTI VE TERÖRİZM

Evet bizler ideolojik tutumumuzu artık birer saplantısal kısır bir döngü üzerine konuşlandırdık . Hani  körlüğün bile sınıflandırılması , derecelendirilmesi mümkün iken bizlerde ki ideolojik körlük had safhasın da artık.Bize ait  bizim ideolojimize ait ne varsa hepsi mutlak doğrudur ve eleştirisi de akıl işi değildir düşüncesi artık bir inanç boyutunu almış durumdadır . Bu inanç boyutlu ideolojik tarafgirlik kendisinden olmayan hiç bir şeye yaşam hakkı tanımaz oldu . Kendisinden südur eden her söz ve eylem kutsaliyet içermekte eleştirisi dahi mümkün olmayan kutsallar manzumesi seviyesin de algılanır oldu.En son Sultan Ahmet patlamasın da ki terörize olaya dair her türlü yayın organlarına göz attım . hepsinin yorum ve yaklaşımları nasıldır diye gezini verdim gazeteleri , televizyon ve internet sitelerin de . Aman Allah'ım olay aynı ama olgular ve algılar arasında ki devasa farkın açıklaması ideolojik saplantıdan başkası ile ne mümkün ? aynı olay kimilerince terörize bir eylem kimilerince hak edilmiş masum bir eylem olarak sunuluyor . Toplumsal olarak bu denli keskin şekilde ayrışmanın bu denli saflaşmanın tek ve en büyük sıkıntısını yine aynı toplum çekecektir. Eğer bizler bir an evvel bu beyinsel kirlenmişlikten kurtulmaz , olaylara yaklaşım tarzımızda ki sivriliği biraz törpülemez ise devasa bir vahşete katkı sağladığımızı fark ettiğimiz an da zaten ok yaydan çıkalı hayli zaman olacaktır. O HALDE YARIN DEĞİL HEMEN VE ŞİMDİ...!