24 Şubat 2016 Çarşamba

KİMİN YOK Kİ !?

Ne çok ve ne yaman kavgalarım var kendimle. Zaman zaman iç dünyama doğru yaptığım yolculuklar sonucunda, kavgam daha bir cenk ediyor benimle. Kılıcını daha bir biliyor, keskinliyor bana karşı.
Ya ben, ben bu duruma karşı koyabiliyor muyum ?
bir direnç ve direniş gösterebiliyor muyum ?
düşünüyorum bu durumu, kırık dökük gerekçelerimi yanıma alarak bir başkaldırı gerçekleştiriyorum.
Ne ki, bir an devreye giren vicdanım avazı çıktığınca bağırıyor bana...
heyyyy ne çabuk unuttun haddi aştığın zamanları diyerek....
O an kırılıyor belim ve direnç göstermek adına yanıma aldığım tüm azıklarım bir bir terk ediyorlar beni. Ve ben, kırık dökük ve param parça savruluyorum. Her parçam bir diğerine alabildiğince uzak.
Bir umut hareket ediyor içimde '' senin kendin için çıkardığın bu malzemeler, kocaman bir dünyada ki milyarlar yanın da bir çerez gibi duruyor '' diyor bana. Vicdanım tekrar giriyor devreye '' sen, iddiası olan birisin, idealleri olan, inancı...! '' ve yine kala kalıyorum boynu bükük halde.
Hülasa canhıraş şekilde devam ediyor kavgam kendimle. Biliyorum, evet biliyorum kendime çıkardığım fatura, ödemem gerektiği kadar değil ama dedim ya, iddialarım vardı benim...!
Gece gündüz her kendimle baş başa kalışımda bitmez tükenmez hesaba çekilişlerim devam ediyor kendimle. Ve gerçekten ama gerçekten kendime asla kıyak geçmiyorum. Kınıyorum, kızıyorum, hırpalıyor ve örseliyorum kendimi...
Her seferinde ve her defasında daha bir hınçla gidiyorum kendi üzerime.
Eğer ideallerimin menbası olan, kaynağın merhameti bana bir tebessüm atmasa olacakları kendim bile kestiremiyorum...!
O kaynağın zenginliği bir damla su serpiyor yüreğime, havf ve reca...
Bir umut doğruluyorum. Bir parça umut alıyorum yanıma ve kaldığım yerden devam ediyorum yaşama. Geçmişin tüm acılarını, sancılarını, sızılarını, keşkelerini bir bir temize çıkaracak hamleler atıyorum ardı ardına. Bunca cenk edişlerden arta kalan gücüm ve ben çıkıyoruz yola

MUHALİF OLMANIN EDEBİ YOK MUDUR ?

Evet ülkemiz de keskinleşmiş bir kutuplaşma var. Adeta bir gurup diğerinin tüm yaşam alanlarını gasp etmek istiyor. İşin daha da vahim tarafı, bu gasp işlemi gerçekleşme imkanı bulup hayata geçse bile tatmin olmayacak bir zümre var..!
Bu mudur  muhalif olmak ? bu mudur farklı bir düşünceyi ifade etmek ? Bu mudur farklı düşünceyi ifade eden kişilere takınılması gereken tavır..! ?
Tamamen edepsizce, ahlaksızca, tüm erdemlerin yerle yeksan edildiği bir dil ile mukavemet göstermekse muhalif olmak, olmaz olsun, olmaz olsun.
Herkes kendisi gibi düşünmeyen kişiye, farklı bakabilir, farklı düşünebilir ve farklı düşünceyi eleştirebilir de. Ancak, eleştiri eleştiri sınırlarında kaldığı, kalabildiği oranda makul bir yer edinecektir. Duygu ve düşüncelerimizi ifade etme de elbette engel olmasın ve elbette her platform da bu imkanı elimizde bulundurabilelim. Fakat, Bu durum bizlere hakaret hakkı verilmiş gibi, deli dumrul misali yakıp ve yıkıp gitme özgürlüğü babın da ele alınmamalıdır. Beğenirsiniz beğenmezsiniz, oy verirsiniz vermezsiniz bütün bu haklar zaten sizler de mahfuz. Bu hakkınızı sizden alanda yok. Ama bu haklar sizlere haddi aşma hakkı demek değildir. Merhamet, şefkat gibi değerleri, dinsel değer deyip kullanmak istemeyen zümre, bari saygı ve anlayışı koyalım konuşma üslubumuzun tepe noktasına. Neden bağajlarımız hep kin, nefret ve hakaret ile dolu?
Neden hep birbirimizi boğazlama derecesine yükselttik düşünce dünyamızı ?
Neden aynı ülke, aynı toprak ve aynı geminin yolcuları olduğumuz bilinci bu denli zayıf ve inceldi?
Her ideolojinin kendi içerisinde az ya da çok, öyle ya da böyle belli bir ahlaki ölçütü vardır ve olmalıdır da. Hedefe ulaşmada neden bir nebze olsun devreye girmiyor bu ahlaki değerler!?
Yakmak, yıkmak, hakaret edip aşağılamak mıdır düşünceleri ifade etmede etken yol ve yöntem?
En tepeden en alt tabakaya kadar sirayet etmiş ve bir an evvel müdahale edilmesi gereken klinik bir durum bu. Ve eğer bir an evvel müdahale edilmez, halk bir an evvel kendisine çeki düzen vermez ise, sonuca dair tahminde bulunmak için zaten kahin olmaya gerek yok !
Olması istenilen bu mudur ?
Birbirimizi boğazlamak, Yüzlerimizi görmeye bir tahammül edememez olmak mıdır istenilen ?
Lütfen ama lütfen biraz geri, bir an geri çekilelim ve ne yapıyorum, ne yapıyoruz demeyi deneyelim.
denemekten öte bir an evvel uygulayalım zira, korkuyorum yarın çok geç olacak...

23 Şubat 2016 Salı

EVDE ETKİN DERS ÇALIŞMA NASIL YAPILIR

BAŞARIYA GÖTÜREN ALTIN ADIMLAR
Bütün öğrenci kardeşlerimize, özenle ve önemle vurgulayacağımız ilk önerimiz; unutmayın ki bu durum bir oyun ise bu oyunun başrol oyuncusu da sizsiniz. Zira eğer siz kendi gücünüzü, potansiyelinizi inançla ve istikrar ile devreye sokmadığınız sürece, verilecek en güzel ders çalışma metodu bile bir anlam ifade etmeyecektir. Dolayısıyla siz kendi arzu ve potansiyelinizi devreye sokmalısınız.

1: En temel dikkat kesilmesi gereken konu, ders esnasın da eğer ders ile alaka ve bağınız, kesintisiz ve ciddiyet üzere kurulu değil ise, bundan sonra söyleyeceklerimiz zaten anlamsız olacaktır. Dolayısıyla, öğretmen, öğrenci ve ders denklemini son derece önemsemeli ve bu durumu her ders için öncül kabul etmelisiniz. Tüm ders boyunca, mutlaka öğretmeninize saydı duymalı, o kişiyi önemsemeli ve öğretmeninizi ciddiye alarak derse mutlak konsantre olmalısınız. Unutmayın ki, eve geldiğiniz an çalışacağınız ve tekrar edeceğiniz ders, öğretmeninizin size anlattıkları olacaktır. Dolayısıyla, öğretmenin, dersin anlam ve önemini kavradınız oranda , ders ve anlatılanlardan istifade etmiş olacaksınız. Bu halkalardan birisinin kopuk olması demek, alacağınız randıman düzeyinde ciddi kırılmalar ve düşmeler anlamına geleceğini asla unutmamalısınız.

2: Öğretmen, ders ve konu arasında ki korelasyon ve uyumu yakaladıktan sonra, gerek öğretmeninizin size söylediklerinin tamamını ve gerekse bireysel olarak ihtiyaç duyduğunuz her şeyi mutlaka not alın ve defterinize temiz ve okunaklı, anlaşılır bir şekilde kaydedin. Sakın ama sakın unutmayın ki, eğer öğretmenin yazdırdıklarından bir kısmını keser, atlar ve eksiltirseniz, evde tekrar ettiğiniz zaman, aldığınız notlardan bütünü yakalayamayacak ve dersi anlamamış olacaksınız. O sebepledir ki, öğretmenin anlatımlarına dikkat kesildiğiniz kadar, söylediklerini de aynen, olduğu gibi ve kesintiye gitmeden not almalısınız.

3: Eve gelindiği zaman, öğretmen, anlatım, ders, içerik ve defter arasında uyumsuzluk, kaçamak ve eksiltme yok ise, tekrar etmeye başladığınız an, defter notlarınızı okumaya başladığınızda, okurken beyninize, öğretmeninizin neyi nasıl anlattığını da hayal ederek okumalısınız. Bu duruma özellikle dikkat ettiğiniz zaman, ne denli başarılı sonuçlar aldığınıza kendiniz bile inanamayacaksınız. Zira unutmayın ki sınav soruları uzaydan değil, bizzat not aldığınız konulardan çıkacaktır. Siz ise, başından beri ve üstüne basa basa anlattığımız sıralama, ve ciddiyeti elden bırakmadığınız sürece, BAŞARI, sizin ile özdeş olacaktır.

4: Okulda gördüğünüz her dersin saatlerine bağlı olarak tekrar etme süresi belirleyin kendinize. Yani, hangi dersi daha çok görüyorsanız tekrar süresi de aynı oranda olmasına dikkat ediniz.
Örneğin: o gün 4 saat gördüğünüz dersin tekrarı ile 2 saat gördüğünüz derslerin tekrarı aynı olmasın. 4 saat gördüğünüz bir dersin tekrarı en az 45 dakika olmalıdır. Bilinçli tekrar sonrası o konu hakkın da en az 15 ve ortalama 20 adet test sorusunu mutlaka çözün. Bu çalışma sistemi sonucunda, zor dediğiniz, yapamam dediğiniz , açamam dediğiniz her kapının sizlere birer birer ve ardına kadar açıldığını gözleriniz ile göreceksiniz.

5: Unutmayın ki, tekrar edeceğiniz derslerin ciddiyet ve saatini, kendi yetenek ve tercihlerinize göre yapmanız, başarınızı daha da artıracaktır. Yani, sayısal mı ? sözel mi ? eşit ağırlık mı ? hangi tercihi yaptığınızı, bireysel yeteneklerinizi, ve hangi tarafa daha yatkın olduğunuzu, uzman bir destek sonucun da iyi belirlemelisiniz. Bu sağlıklı belirleme, doğru ders tercihleri yapmanızı sağlayacaktır. Bu doğru tercihler ise, bahsettiğimiz çalışma metodu ile birleştirilince daha yüksek başarılar alacak ve kazanacaksınız.

6: Başarının mutlak reçetesi, istikrar, inanç ve kararlılıktır. Bir ay boyunca bu çalışma metoduna mutlaka bağlı kalın. bir ay sonucun da alacağınız başarılı sonuçlar, sonrası için sizi daha tetikleyecek , özgüveninizi daha üst noktalara taşıyacak ve başarının tadını almış kişi olarak sonrasın da devam etmekte zorlanmayacaksınız.








21 Şubat 2016 Pazar

AYRILIK SÜRECİNDE TARAFLARIN ROLÜ

Bumerang - Yazarkafe                                                         Ayrılık Süreci Yönetilebilir mi?


Her süreç, evet her süreç ne denli sancılı ve can acıtıcı olsalar da elbette yönetilebilir süreçlerdir. Burada en temel öğe, taraflar bunu ne kadar istiyor? Sorusuna samimi cevaplar verme de saklı. Kişiler ayrılık kararı aldıklarında, neden ayrıldıklarını, ayrılma gerekçelerini bir kez daha ama daha objektif değerlendirmeye tabi tutmalıdırlar. Ayrılmamıza konu ettiğimiz gerekçe veya gerekçeler, gerçekten ete dişe dokunur sebepler mi yoksa bizler mi fazlaca büyüttük sorularını iyi analiz etmeleri gerekmektedir. yine ayrılığa sebep olan gerekçenin kaynağı olan taraf, doğru bir özeleştiri yaparak, kendi üzerine düşenleri yapma noktasında kararlı bir tutum sergilemeli ve bu anlam da hem kendisine ve hem de karşı tarafa tatminkar söz ve garanti verebilmelidir. Diğer taraf ise, biraz daha özveri de bulunmanın anlam ve önemini kavramalı ve yine kendisine düşen görevleri bir kez daha çek etmelidir. Unutulmalıdır ki, tüm ayrılıkların sebebi asla tek taraf değildir. Dolayısıyla kimseler kendisini kutsamamalı ve meydana gelen bu olumsuz tablodan uzak tutmamalıdır kendisini. Az ya da çok öyle ya da böyle bir katkısının olduğunu evvela kendisi kabul etmelidir. Yine unutulmamalıdır ki, her kabul ve bu kabul edişlerin getirisini yine kendisi ve ailesi yaşayacaktır. Bir başka önemli durum, taraflar bir birleri ile ve ailelerine karşı yapması gerekenleri birer lütuf gibi sunmamalıdır. Yapılanların bir gereklilik olduğu asla unutulmamalıdır. Ve asıl olanın, doğru olanın yıkmak değil, üzerine bir taş daha koyabilmektir. Bu ayrılık sürecinde, taraflar sahip oldukları maddi ve manevi imkânları, karşı taraf için bir silah gibi kullanmamalıdır. Herkes gardını biraz daha indirmeli, biraz daha merhamet, şefkat ve saygı çerçevesin de ele almalıdır. Zira yıkılan yuvanın altın da kalan tek taraf olmayacaktır. Ayrılık sürecinde yapılan hatalar, yanlışlar, ihmal ve inkârlar tek tek ama en dürüst şekil de masaya yatırılmalı ve gerçeklere sırt dönülmemelidir. Bu durum, kişi de farkındalık hissini tetikleyecektir. Oluşan her farkındalık daha yapıcı bir kişiliğin doğmasın da çok önemli bir etkendir. Bütün bu söylediklerimizin uygulanması sonucunda, Ayrılık Süreci Yönetilebilir mi? sorusuna, kocaman bir evet diyecektir

HALKLA İLİŞKİLER NEDİR VE KAPSAMI NELERDİR

Bumerang - Yazarkafe
Halkla İlişkiler Bölümü Nedir
kamu ya da özel bir kurumun, ürettiği ya da verdiği hizmetin hitap ettiği kitleyi anlama, algılama ve o kitleye dair bütün bilinmesi gerekenleri bilme girişimidir. Bir bakıma halk ile işletme arasın da bir köprü vazifesi görmektedir. Burada unutulmaması gereken bir başka yön ise, sadece hitap kitlenin tanınması değildir, aynı zaman da hitap edilen kitleye kurumun kendisini anlatması, ifade etmesi, çalışma felsefesi ve ürettiği ürünlerin anlatılıp tanıtılması girişimidir. Bu iki saç ayağın mutlaka bir arada olması için bir ara kurum gibi önemli bir işlevi vardır. Taraflar arasında ki bilinmezlikleri ortadan kaldırma ve ya minimum seviyeye indirme girişimidir. Bu durum bir pazarlama değildir. Bu iş uygulanırken propaganda ve ya slogan cümleler kurulmaz. Reel olanı ortaya koymak ve bunu yaparken ikna edici olmak temel prensiptir. girişimci fikirler üreten, rekabet unsurlarını kendi firması lehine geliştirmek, firmanın tanıtım ve saygınlığını artırma ve bütün bunları yaparken sanatsal bir ifade ve vücut dilinin kullanım becerisidir. Kurum ile halk arasında ki iletişimi daha dinamik ve canlı konuma getirmek için çeşitli kampanyalar düzenlemek, benzeri organizasyonları tasarlamak ve eyleme geçerek aradaki mesafe farkını olabildiğince minimize etme işlemidir. Halkla ilişkiler bölümü, toplum ile kurduğu ilişki kalitesi, hizmet ettiği kurumun bir yansıması gibidir. Bir bakıma bu görevi üstlenen kişi, temsil konumunda olan kişi gibidir. Halkla İlişkiler bölümü Nedir sorusuna verilebilecek en kısa ama en yalın cevap, kurum ile kitle arasında ki son derece anlamlı ve önemli bir iletişim koludur.



OFİS DEDİKODULARI VE SONUÇLARI

Bumerang - Yazarkafe
Ofis Dedikodularıyla Baş Etme Rehberi


Bu durum, evvela ve mutlaka yönetim sorunudur. Böylesi bir hastalığın baş gösterdiği bir alan da ciddi yönetim zafiyeti var demektir. Ancak, bu zafiyetin varlığı elbette sorunun varlığını ortadan kaldırmıyor tabi ki. O zaman böylesi bir durum da ne yapmalı ve nasıl davranmalıyız? gibi sorular ve cevapların ortaya konuşması da kaçınılmaz bir hal alıyor. Birincil kural, böylesi bir duruma sebebiyet vermemek adına, sizler kimseler hakkın da olumsuz konuşmalar yapmamalısınız. Siz yapmış iseniz eğer, bilmelisiniz ki birileri de sizin hakkınız da yapacaktır. Bu anlam da vakarlı, ağır bir duruş sergilemeli ve özellikle işinize kanalize olmalısınız. Eğer işinizi önemse ve ciddiye alırsanız, bu durum da zaten birileri hakkın da dedikodu yapacak zaman da gereksinimde duymayacaksınızıdır. Sizin bu çalışma ciddiyetiniz, vakarlı duruşunuz gözden kaçmayacak ve haliyle diğer insanların size yaklaşımı da aynı doğrultuda cereyan edecektir. Bireysel hırs ve kazanç dürtülerinize fren vurabilir bir kişiliğe sahip olmalısınız. Eğer kendinizin kontrolünü sağlayamaz iseniz, bu durumda bireysel olumsuz hisler devreye girecektir. Bu durum sonucun da adeta bir zorunlulukmuş gibi dedikodu yapmaya başlayacaksınız. Bir başka dikkat edilecek husus, dedikodu yapan kişiler ile mesafeli durmanızdır. Unutulmamalıdır ki, bugün bir başkasının dedikodusunu yapan kişi, yarın sizin dedikodunuzu yapacaktır. Bütün bu söylediklerimiz ve uyarılarımız, Ofis Dedikodularıyla Baş Etme Rehberi kitabının tam ortası gibidir. Dedikodu yapmanın, insani bir davranış olmadığını kanıksamalıyız. Bu kanıksama sonucun da, dedikodu yapan kişilere karşın tatlı sert bir tavır sergilemeli, onun bu davranışlarının çirkinliğini o kişiye hissettirmeliyiz. Yani, dedikodu yapan kişi, meydanın boş olmadığı mesajını mutlaka almalıdır. Bu bireysel ve toplumsal otokontrol mekanizmasının işlerliği noktasın da son derece önemli bir hamledir. Her kendisini kontrol eden kişi, aynı zaman da toplumsal bir kontrolün de önemli bir ayağıdır aynı zamanda. Bu rehberi ve bu insani değerleri özümseyebildiğimiz, kanıksayabildiğimiz oranda ''Dedikodu'' gibi çirkin bir eylemden uzak durabildiğimiz gibi, yapan kişilerinde önünü kesebilmiş olacağız. Zira insan, kaliteli insan olmak bu ve benzeri değerleri dili ile ifade eden değil, bizzat yaşayan ve yaşatan insandır.

İDEOLOJİLERİN KAVGASI

KORKUYORUM, ÇOK KORKUYORUM...!
Artık kavgalıyız. Kavga halindeyiz her an. İdeolojik kavga gibi gözükse de, aslın da ideolojilerimizi, ideoloji olmaktan çok daha ötelere taşıdığımızdan habersiz bir kavga bu...!
Ve daha da acısı, daha da önemlisi, bir gram saygı, bir gram anlayış, bir gram kuşku, bir gram endişe bile duymaksızın verilen kavga hali...
Hiç kimse, diğer düşünceye karşın, acaba bir tane de olsa doğrusu yok mudur ? sorusunu sorma gereğini bile duymadan ve amansızca verilen bir kavga.
Bu kavga, salt duygu düzlemin de verilen hamaset üzere verilen bir kavga üstelik. Zihinlerin, doğruların, bilgi ve belgelerin kavgası değil. Benim inandığım, benim savunduğum her ne olursa olsun ve mutlak doğrudur kavgası. Muhalif olmak, farklı düşüncede olmak, zaten başlı başına kavga sebebi olmuş bile çoktan.
dinlemek, anlamaya çalışmak, biraz sabır, biraz anlayış üzerine bina edilmiş bir didişme değil bu.
her ne olursa olsun, sen ne söylersen söyle, ne kadar bilgi ve belge korsan koy önüme, mutlak ve tek doğrudur benimki, söyleminin kavgası bu.  Arada ki makas öylesine açık ki, nasıl müdahale edilir, nasıl uzlaştırılır sorularına verilecek cevap, havanda su dövmek gibi bir durum artık
Bu kavga da kullanılan enstürmanların da sınırı kalmadı üstelik. Kavgada her şey mübah sayılıyor. Yalan, iftira, hakaret, saygısızlık, edepsizlik olağan bir durum aldığı bir kavga.
Bu durum daha vahim bir hal alarak, kılıçlar daha bir bilenerek devam eden bir kavga.
öylesi bir durum ki, bir kaç yıl sonraya dair bir öngörüde bulunacak olsak, bir kaç yıl sonrası, birbirini boğazlayan komşuların kavgası gibi...!
Kimse, biz ne yapıyoruz, nereye gidiyor bu kavga ? deme gereği bile duymaksızın verilen bir kavga hali.
Bu ülke, bu ülkeye ait tüm değerler ve bizi biz eden, edebilir tüm her şeyin arkaya atıldığı ve dönüp bir an bile bakılmadığı bir kavga.
Sünni, Alevi, Türk, Kürt ve diğer seçeneklerin birbiri ile pervasızca verdiği kavga bu. Ve yarını, bir adım sonrasını bile düşünmeye gerek bile duymayan kör, sağır ve duyarsız bir kavga.
Daha acısı, daha vahim tarafı ise, siyasilerin, aydınların, sanatçıların tümüyle harladığı ve harlamaktan bir an bile imtina etmediği bir kavga.
Kutuplaşma kavramının, tanımlamakta haylice etkisiz ve zayıf kaldığı bir kavga...!
Yapılan her bildiri, atılan her imza ve karşılığın da verilen muhalif söylem ve hırçınlıkta ki paralel iz düşüm, kavganın altına bir kuru odun atmaktan başka bir şey ifade etmediği bir kavga.
bir an bile olsa, eller arasına alınıp başın, nereye gidiyoruz deme gereğinin duyulmadığı bir kavga.
Bu kavganın bizlere, ülkemize, mutluluğumuza, birlik, dirlik ve düzenimize getirileri nedirlere dair bir an bile gereksinim duyulmayan edepsizce bir kavga.
Bir adım sonrasın da, iç savaşın, birbirimizi acımasızca katledebilecek durumlara doğru yol aldığımızın farkındasız ve alabildiğince kör şekil de verilen kavga.
Hayır ve hayır. Bir Türk, bir Sünni olarak ben bu kavga da yokum! 
Yokum edepten, ahlaktan, izandan yoksun bu kavga da...
Yokum ben birbirine bir an bile tahammül edemeyen bir düzlemde
İtirazım var ve haykırıyorum, nereye gidiyoruz biz? verilen bu vahşet dolu kavganın bir adım sonrasını görebilmenin tüm endişesi ve hatta korkusu tüm bedenimi teslim alıyor benim.
Kendi ellerimiz ile kendimizi, birbirimizi, yarınlarımızı, geleceğimizi nasıl acımasız ve bol keseden tüketiyoruz. Nasıl da umarsız ve duyarsızız çocuklarımızın geleceklerine dair.
Sadece ama sadece kavga. Sadece ama sadece sert ve kuralsız verilen bu kavgaya taraf değilim ben.
Heyy sen, tüm iddiaların, görüş ve önerilerin mutlak doğru olsa bile, Bu dip, bu üslup sende olduğu sürece ben senin tarafında da değilim. Ve evet, bana göre kimse ama hiç kimse LA YÜSEL değildir, Hiç kimse dokunulmaz, eleştirilmez ve mutlak doğru değildir. Bu sebeple, ben eleştirme hakkı olan ve bu hakkımı kullanmak isteyen kişiyim. Bu hakkımı kullanırken, sucu, bucu, öcü gibi katagorize edilmeden, horlanmadan ve dışlanmadan yapamadığım sürece ben bu kavgada yokum...!
 Gelin daha fazla geç olmadan oturalım. Oturalım ve biraz merhamet, biraz şefkat, biraz saygı ve özellikle sabır eşliğinde aynı masada bir bardak çay içebilelim. Zira önemle ve özenle belirttiğim üzere, biraz daha geç kaldığımız an, artık kaşık sesi yerine silah sesleri alacak masaların etraflarını....!


20 Şubat 2016 Cumartesi

SUNUM YAPMANIN ALTIN AYAKLARI

Bumerang - YazarkafeSunumlarda Fark Yaratmanızı Sağlayacak 5 Alternatif


Evet, her işte olduğu gibi sunuş işinde başarılı olmak, taşı gediğine koymak, evvela ve mutlaka birinci alternatifi, işinizi sevmek hatta çok sevmekten geçmektedir. Şayet kendinizi bir iş ve bir meslek seçmiş iseniz, severek seçmişsiniz demektir. Yok,  eğer sevmiyorsanız yaptığınız işi, başarılı olamayacaksınızdır. Bu durum da mutlaka seveceğinizi iş ile meşgul olmalısınız. İkinci ve önemli alternatifimiz, işinizi ne kadar çok sevmeniz gerekiyor ise aynı oranda kendinizi sevmeli, kendinize inanmalı ve kendinize mutlaka güvenmelisiniz. Unutmayınız ki, işi yapacak kişi sizsiniz ve işinizde başarı oranınız kendinizi sevme oranınızla eş değerdir. Fiil ve fail arasında uyumsuzluk, sevgisizlik ve hoşnutsuzluk var ise, halka bir yerde kırık demektir. Sunum yaparken başarılı olmanın üçüncü alternatifi ise, mutlaka ama mutlaka konuya hâkim olmanız da saklıdır. Konuya etraflı, bilimsel, çağdaş boyutları ile hâkimiyet, sonumun başarısının olmazsa olmazı gibidir. Eğer hâkim değilseniz, sonuç daha başlamanızdan evvel aşikârdır. Büyük utanç ve mağlubiyet hissi, sizin sonraki hamlelerinizi de körelteceği için, konuya hâkimiyet son derece anlamlı ve önemlidir. Sunumlar da başarı ve fark yaratmanız da dördüncü alternatif ise, Sunum yapacağınız koyuya dair uzmanlarından yardım ve destek almayı asla ihmal etmemeli ve geri plana atmamalısınız. Kendinizi ne kadar yeterli görürseniz görün, unutmayın ki her bilenin ötesin de bir bilen vardır. Dolayısıyla bilmek kadar çok iyi bilmek gibi bir başka ihtimalin varlığı her zaman aklınız da bulunsun. Salt ben merkezli yaklaşım ya kör ya topal olacaktır. Fark yaratmak ve farklı olmak adına beşinci alternatifimiz ise, yukarda saydığımız tüm değerleri birbiri ile uyum içerisin de kullanabilme yetisidir. Zira bilme ile uygulama arasında ciddi bir fark vardır. Her bilen iyi bir sunucu ve iyi bir satıcı değildir. İşte bilmek, vakıf olmak ile sunmak ve satmak arasında ki ana köprü, bütün bu bileşenleri doğru ve zamanın da kullanım kabiliyetin de saklıdır. Sunumlarda Fark Yaratmanızı Sağlayacak 5 Alternatif birbiri ile uyum sergilediği an da anlam kazanacaktır. Birinin eksikliği geri kalanları da anlamsız kılacaktır.

ÖZGÜVEN YÜKSEKLİĞİ VE SONUÇLARI

Bumerang - Yazarkafe
Özgüven Yüksekliği Nelere Yol Açar


İnsan, çok çeşitli artılar ve eksilere sahip çeşitli karakterlerin sergilendiği bir varlıktır. Bu karakterler arasın da bazı özellikler vardır ki, bu özelliklerin sahibini diğerlerinden farklı kılar. Bu farklılık, konum farklılığından saygınlık, Makamsal farklılıktan, kazanç farklılıkları gibi çok çeşitli şekilde de gösterebilir kendisini. İşte bu özelliklerin en başında, Özgüven Yüksekliği gelmektedir. Tam bu noktada, Özgüven Yüksekliği Nelere Yol Açar sorusu devreye girmektedir. Özgüven yüksekliği, bir bakıma iki tarafı keskin bıçak gibidir. Ne kadar artısal bir özellik oluştursa, bir o kadar tersi bir durumun ortaya çıkmasına da sebep olabilmektedir. Zira yüksek özgüven sahibi olduğu karaktere patavatsızlık, edepsizlik, aykırılık gibi olumsuz durumlara da sürükleyebilir. Ayrıca, Yüksek özgüven sahibi kişiler kendilerini fazlaca yeterli görmeleri sonucunda, gelişmek, araştırmak ve okumak gibi önemli işlemlere itibar etmemek gibi durumlara da saplanabilmektedirler. Zira kendisini ve sahip olduğu özellikleri ( yüksek özgüven) dolayısıyla farklı görmekte ve bu durum kırıcı ve incitici bir kişiliğin ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Bu sebepledir ki, Yüksek özgüven, eğer edep ve irfan gibi değerlerden mahrum ise bahsettiğimiz olumsuz sonuçların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Ancak, yüksek özgüven kişinin eğilimleri ve sevdiği iş alanında ki eğitimi ile daha verimli bir duruma getirildiği zaman, yüksek özgüven bir anlam ifade edecektir. Unutmayalım ki, özgüven yüksekliği son derece önemli bir özelliktir. Ancak bu yükseklik, sizi eğitim, araştırma ve geliştirmeden uzaklaştırıyor ise, tehlikeli olmaya başlamış demektir.

DSG ŞANZIMANA DAİR BİLİNMESİ GEREKENLER

Bumerang - Yazarkafe
DSG şanzıman Hakkında Merak Ettikleriniz
Evvela DSG Şanzıman nedir sorusuna cevap verelim. DSG otomatikleştirilmiş manuel şanzıman sisteminin adıdır. Yani sistem otomatik değil iken, sisteme monte edilmiş iki farklı debriyaj dolayısıyla sistem adeta otomatik sistem mantığı gibi çalışmakta ve aracınızdan maksimum performans alma imkânı ile birlikte kullanım kolaylığı da sunmaktadır. Bu monte edilmiş debriyaj sayesin de aracınız Tek ve çift vites artışların da bir sonra ki vites artırmalarınız da bir üst vitesin hazır olması sebebiyle hem büyük yakıt tasarrufu sunmakla beraber, motorun fazla güç harcamadan üst düzeyde performans göstermesidir. Aracınız da bulunan iki debriyajlardan birisini 1,2,3 ( tek ) viteslerde kullanırken, diğerini ise 2,4,6 ( çift ) viteslerde kullanıyorsunuz. Bu durum sebebiyle aracınızın takılı olduğu vites ne ise bir sonrakine geçmezden evvel sistem hazır beklemektedir adeta. Dolayısıyla DSG şanzıman Hakkın da Merak Ettikleriniz cevap bulmakla beraber, yakıt tasarrufu sağlıyorsunuz ve hem de az yakıtla yüksek performans alıyorsunuz. Son sistem bir ürün olan DSG şanzıman şu an bir çok model aracın kullandığı bir sistemdir. Park, geri vites, ileri sürüş, normal seyir sürüşü gibi vites atma gereksinimlerinin her aşamasın da üstün performans, yakıt tasarrufu ve minimum aşınma imkânlarını sunması dolayısıyla günümüz teknolojisinin göz bebeği konumundadır. Sistem, aracın bütün parçaları ile gösterdiği kusursuz uyum dolayısıyla, adeta aracın roketleme sistemi gibidir. Motor üzerine binen yük ciddi oran da diğer parçalara bölüştürülmesi dolayısıyla son derece büyük sürüş zevki sunmaktadır.




CHP' NİN EVRİMLEŞME SÜRECİ

Bumerang - Yazarkafe

CHP’NİN EVRİMLEŞME SÜRECİ
Kendisini, Cumhuriyetin kurucusu (mutlak ) olarak adeta dikte eden  Chp, 27 yıllık kesintisiz iktidarı sonrası bir daha iktidar olamamıştır. Ancak iktidar olduğu süreç zarfın da kendi elitist tabakasını oluşturmuş, kendi sermaye çevresini oluşturmuş ve kendi seçkin tabakasının sırtın da hayli uzun yıllar soluk alabilmiştir. Bir bakıma bu saydığımız çevreler Chp’nin can suyu olmuşlardır. Adeta kronik bir bağ kurumu sayesinde,  bu bağı bir bakıma kendisine teselli kaynağı edinmiştir. Zira büyük halk kitlesin karşısın da tüm espri ve inancını kaybetmiş ve bir türlü inanılan, güvenilen bir parti olamamıştır. En son 1971 darbesi sonrası Bülent Ecevit’in genel başkanlığın da yüksek bir oy almış ancak yine tek başına iktidar olamayıp Demirel’in başkanlığını yaptığı Adalet partisi ile koalisyon kurmuştur. Ancak Chp için asıl Vahamet bundan sonra ki süreçte başlamaktadır. Zira aradan geçen yaklaşık 45 yıllık süreçte değil iktidar olmak yanından dahi geçemeyecektir Cumhuriyet Halk partisi. Tüm bu kötü süreç gerek dışarıdan ve gerekse iç kamuoyu tarafından dikkatle takip edilmektedir.  Öyle ki ‘’ ne olacak bu Chp’nin hali ‘’ söylemi moda olacak dilden dile dolaşacaktı. Ak parti ’nin 2001 yılın da  kurulması ve hemen bir sonra ki seçim de  %34 gibi bir oy alarak tek başına iktidara gelişi bir bakıma Chp’nin evrimleşme gerekliliğinin ( ! ) fitilini ateşlemiştir. Üst akıl artık kararını vermiştir Chp baştan aşağı değişmeli ( değiştirilmeli )dir.  Ve bu süreç çirkin bir kasetin devreye sokulması ile start almış ve hemen akabinde uzun yıllardır Chp genel başkanlığını yapan Deniz Baykal’ın istifası gelmiştir. Ve kısa zaman sonra yapılan genel kurul da Kemal kılıçtaroğlu Chp genel başkanlığına getirilmiştir. Ancak devinim ve dönüşüm bununla da sınırla kalmadı ve kalmayacaktır da zaten. Üst akla göre mesele sadece genel başkan meselesi değildi. Kendisini sosyal demokrat olarak konumlandıran bir partinin sosyal tabaka ile hiç alakasının olmaması ve bu sosyal tabaka nezdinde ederinin olmaması yine partinin evvela ve mutlaka kendisi ile çelişmesinin dayanılmaz bir noktasını teşkil etmekteydi. Sosyal demokrat bir parti, ne hikmetse sadece burjuvazinin sırtın da yol alıyor ve dirsek temasından çok öte de olan bu ilişki sıcaklığı sermaye çevresi ile devam etmekteydi.  Dolayısıyla yapılacak ameliyat girişimi daha köklü ve daha kapsamlı devam etmeliydi..(! )
Ve üst akıl genel başkanlığa oturttuğu Kemal Kılıçtaroğlu ile beraber tüm yönetim kadrosunu da oyunun dışına attı. Bu durum beraberin de ciddi aykırı seslerin çıkmasına, parti içi ciddi kavgalara kadar gitti. Ancak dediğimiz gibi okyanus ötesi üst akıl hükmü vermişti bir kere…
Değişim ve dönüşüm devam etmekteydi.  Hoş, bu devinim ve dönüşüm devam ederken her ne kadar içerden bir takım aykırı sesler çıkmış olsa da , ‘’ aradan geçen 45 yıllık süre içerisin de neden iktidar olamıyoruz ‘’ sorusu tüm Chp  enteljensiyası’ndan tabana kadar hayat bulmuş bir sıkıntı olması dolayısıyla, dönüşümdeki radikal kararlar bile görmesi gerektiği kadar aykırı bir duruş ile karşılaşmayacaktır. Zira yara derindir ve derindedir. Ve devam ediyor kıyım. Deniz Baykal yönetimin de olan tüm eski toplar bir bir tasfiye ediliyor ve Chp yönetiminden uzaklaştırılıyordu. Ancak dönüşüm bunlarla da nihayet bulmayacaktır. Zira iktidar da olan partinin halk ile kurduğu sıcak ve kabul gören söylemleri bir bakıma Chp’nin kendi elleriyle yaptığı puttan helvasını yine kendisinin yemesine kadar götürecektir. Çünkü,  Chp demek altı ok demek ama özellikle de Laiklik demekti. İşte bu süreç Chp’nin tüm değerlerini sorguladığı ve daha da ötesi arkaya attığı ve keskin virajların alındığı bir süreç olacaktır.  Geçen onca siyasi yaşamı boyunca ve hatta kuruluş felsefesinin amentüsünü oluşturan altı ok ve onların da omurgası olan Laiklik savunuculuğu sonucun da din ve dinsel söylemler ile kendi  arasına haylice uzun mesafe koymuş olan Chp artık yüksek çıtadan dinsel ifadeleri kullanacak ve bunları kullanırken de sınır bile tanımaz olacaktır. Öyle ki kendi geçmiş tarihi itibarıyla ağır şekil de eleştirilen Chp bir bakıma günah çıkarmaya başlayacak ve adeta kendi geçmişi ile yüzleşmeye kadar götürecektir bu süreci. Bu durum Chp’ nin kendi içerisin de can acıtıcı, kahredici tartışmaları doğurmuş olsa bile Üst akıl bunun böyle olmasını emretmişti bir kere…
Ve Chp düne kadar sürdüre geldiği sol, sosyalizm, eşitlik gibi tüm söylemlerine de neşter vurmaya başladı. Sol şeritte olduğunu iddia eden Chp artık hızlı ve çok tehlikeli bir şekil de şerit değiştirmeye başladı. Üst yönetim kadrosundan tasfiye edilen ulusalcıların yerine sağ ve hatta Muhafazakâr kesimler takviye edilmeye başlandı. Chp kendisini revize ediyordu. Tarihi boyunca en yüksek valüm’den seslendirdiği tüm değerlerini bir bir diskalifiye ediyor ve bambaşka bir kimliğe bürünüyordu artık. Bu saydıklarımız dışında gelişen daha başka değişimler sonucunda ortada başka değil bambaşka bir Chp arz-ı endam ediyordu artık. Bütün bu talep ve uğraşıların yaklaşık 50 yıllık iktidar özlemi duyan bir parti için gerekli olduğu kanısı cılız bir şekilde seslendirilmiş olsa bile unutulan çok önemli bir gerçek vardı, taklit aslın yerini almıyordu…

Chp ‘nin yerini almaya çalıştığı kulvar çoktan alınmış ve halkın gönlün de o yeri hak ettiği şekilde doldurmayı da başarmıştır. Dolayısıyla Chp belki de anlamsız bir kavga veriyordu. Üstelik bu kavgayı kendisini ve tüm değerlerini de iptal ve inkar ederek yapıyordu.  Ve Chp artık Chp değildir…

12 Şubat 2016 Cuma

EDEPSİZLİĞİN DE BU KADARI..!

Mecrasından Çıkmış  Horoz
Evet, bir horoz düşünün ki, hem kendisine tahsis edilmiş alana itiraz etsin ve hem de yine kendisine tahsis edilmiş 4 tavuk ile yetiniyor olmasın. Kendi bahçesinde ki alanda bulunan dört tavuk ile istediği kadar çiftleşme imkânı var iken, bunun ile yetinmeyip komşu bahçelerine tecavüz ediyor. Hoş tecavüz işlemi sadece bununla da kalmıyor, komşuların tavuklarına da tecavüz ediyor. İşin daha vahim tarafı, komşuların horozları da bu azgın horozun tecavüz girişimine engel olamıyor. Belki içinizden bazıları, '' ne var bunda şaşılacak '' diye garipseyebilirler, o zaman onların da şaşkınlık algılarını allak bullak edecek diğer tecavüz girişimini de açıklayalım. Kendi sahasıyla yetinmeyen, komşu kümeslere geçip tüm horozları ekarte edip diğer tavuklara tecavüz eden azgın horoz hızını alamayarak ördeklere de sıçrayınca iş tamamen çığırından çıkmış durumda. Bu durum horozun sahibi olan İlhami Başdemir isimli vatandaşın başına hayli bela açmış durumda. Zira İbrahim Bey komşularından gelen şikâyetler sonucun da ne yapacağını şaşırmış durumda.


SPOT CEP TELEFONU ALINIR MI ..! ??

Spot cep telefonu alınır mı ?
Son derece karmaşık ve  karışık bir konu spot telefonlar konusu. Zira bünyesin de ne kadar avantaj barındırıyor ise bir o kadar da dezavantaj barındırması dolayısıyla kafalarca ciddi korku ve kuşkuların oluşmasın da birincil faktör olarak durmaktadır. Piyasa değeri iki bin lira olan bir cihazın, spot piyasa da çok daha alt fiyatlara satılıyor olması, tüketici kitle üzerinde hayli etkin sebep olmaktadır. Tüm tüketici kitlesi tarafından bilinir ki spot telefonlar faturasız olmaları dolayısıyla ucuzdurlar. ucu oluş sebepleri gümrükten yasal yolla girmeyip vergilendirilmedikleri için kaçak telefon grubuna girmekte ve faturasız satış yapılmaktadır. bu faturasız satış, haliyle garanti kapsamının dışında kalmasına sebep olmaktadır. Evet alırken piyasanın hayli altında alınma avantajına karşın, garanti dışı kalmak gibi bir dezavantaj oluşuyor. şimdi burada asıl ve asal soru şudur, garanti mi ? yoksa garantisizlik ama ucuzluk mu ? ve bu iki tercihin tüketici kitlesine vaat ettikleri neler veya kayıpları nedir gibi sorulardır. Yerin de ve doğru sorulardır aynı zaman da. Zira bu sorulara cevap verildiği zaman tüketici her iki durumu daha iyi analiz edebilir ve tercihinin sonra ki evresini bilerek hareket etmiş olur. evvela ucuzluk mu sorusunu irdeleyip bu soruya cevap vermekle başlayalım işe . Elbette ki bir cihazı piyasa değerinin altın da satın almak, belli bir avantajı sağlamaktadır bizlere. Zira bir telefon için iki bin lira yerine bin lira gibi bir bedel ödeyerek bin lira kar etmek yabana atılır bir miktar değil elbette. Burada dikkat edilecek temel felsefe, kar miktarımızı iyi tespit etmek. Zira bu tespitin sonrasın da kayıp bedelini ortaya koyduğumuz zaman sağlıklı bir sonuç elde etmiş olabilelim. Evet spot bir telefon da kar marjımız, telefon bedelinin %50 gibi bir rakama tekabul ettiğini var sayalım. şimdi gelelim spot telefonun zarar boyutunu irdelemeye. Malumunuz şimdi ki telefonların hemen hemen tamamı akıllı telefon türündeler. Dolayısıyla en küçük arızaları bile ciddi miktarlara tekabül edebilmektedir. Örneğin, telefonumuzun elimizden düşmesi sonucun da sadece camının kırıldığını, diğer hiç bir bölümün zarar görmediğini var saysak bile, bu kırığın bize maliyeti minumum 250 tl gibi bir rakam olacaktır. Bir de spot telefonların e-mail gibi ciddi bir risk içerdiğini hesaba katarsak zarar maliyeti çok daha yüksek boyutlara çıkabilecektir. Bununla beraber, telefonun ana kartı üzerin de bir sıkıntı var ise ve bu sıkıntı telefonun hiç çalışmamasına sebep olursa, bu durum da karşımız da bir taraf olmadığı için sanırım yapacak hiç bir hamlemiz de kalmamış olacaktır. Yani bir başka deyişle telefonu tamamen kaybetme riski ile karşı karşıyayız. Şimdi de olaya diğer taraftan bakalım. Telefonumuzu biraz yüksek bedelden ama fatura üzerinden ve dolayısıyla garanti kapsamı dahilin de aldığımızı var sayalım. garanti süreci içerisin de sistemsel tüm arızaların firma tarafından karşılandığını ve garanti için 4 kez sonrasın da telefonunuzun bir üst segment ile karşılandığını hesaba katar isek kar ve zarar denklemini daha net görmüş olacağız. Faturalı alınmış her ürün de bir muhatabınız var ve sorunlarınızı olduğu gibi ifade edebileceksiniz. Garanti koşullarından istifade etme, bir üst makama şikayet ve hatta hukuki yolları kullanarak tüm haklarınızın korunmasını talep etmek gibi bir sürü imkanlara sahip olacaksınız. Ancak, spot telefon alışınız da ise, telefon ve siz baş başasınız artık. Halkımızın deyimiyle '' ne çıkarsa bahtıma '' diyerek mutlak bir teslimiyet içerisin de olacaksınız. Ortaya çok net koyduğumuz bu iki fotoğrafın ciddi incelenmesi yapıldığı zaman, spot mu yok sa garantilimi sorusuna cevap verebilmek artık zor olmasa gerek.


MAĞAZALARDA KONİK, DİKME RAF SİSTEMLERİNİN KULLANIMI

Mağazalarda Konik Dikme Raf Sistemleri
Hemen hemen tüm mağazaların raf sistemi gereksinimi vardır. Ve bu gereksinim her geçen gün artarak devam etmektedir. Zira mağazalarda Konik Dikme Raf Sistemleri son derece önemli bir işlev görmektedirler. Modüler olmaları, kolay kurulum, sağlamlık ve çok çeşitli modeller içermeleri dolayısıyla da tüm mağazalara hitap edebilir bir özelliğe sahiptirler. Gerek ürünün kendi iskelet sisteminde ki demi, çelik ve alüminyum metallerin kullanılması dolayısıyla sağlam olmalarıyla beraber, gerekse de Kurulmaları esnasın da alınan etkin önlemler dolayısıyla da son derece sağlamdırlar. Ciddi yük çekebilme, kaldırma potansiyeline sahip olmaları dolayısıyla çok geniş bir kullanım sahasına sahiptirler. Monte dildikleri tüm mekânların çalışma ortamlarına hitap eder bir moderniteye sahiptirler. Renk, model ve dizayn bakımından son derece zengin bir içeriğe sahiptirler. Tüm parçaların modüler olması, sökülüp takılabilir olması dolayısıyla, iş yerinizin taşınması sonrasın da gittiğiniz yeni yerinize de kolaylıkla uyum sağlayabilmesi dolayısıyla sizlere ciddi boyutta ekonomik imkânlar sunmaktadır. Sağlam, portatif, modern görüntüsü ve çok amaçlı olması dolayısıyla her tür mekâna ve her tür iş koluna hitap eder bir özelliğe sahiptirler. Monte edilecek işyeri veya mağazanın ölçüleri alındıktan sonra, Kısa bir zaman dilimin de monte edilebilir özelliği dolayısıyla sizlere hem büyük bir zaman kazancıyla birlikte hem de önemli maddi getirileri de sağlayabilir bir üründür. Konik ve dikey olmaları dolayısıyla, tüm yükseklik ölçülerine de uyarlanabilir bir üründür. Ürünün fiyatı, yaptıracağınız ölçünün büyüklük, küçüklük ve bununla beraber yükseklik durumlarına bağlı olarak tabidir ki farklı olacaktır. Ancak her durum ve her koşul da son derece ekonomik bir fiyat aralığında olacağına bizzat tanık olacaksınız. Çünkü ürünün monte edilmesi sonrasın da, portatif ve modüler olması daha sonraları da sorunsuz ve güvenle kullanabilme imkânı sunmaktadır. Bu durum ise sizlere çok önemli vakit ve maddi kazan olarak dönmektedir. Bu derece özelliklere sahip ürünün, ehil ve uzmanlarınca monte edilmiş olması, kısa zaman da iş yerinizi kullanılabilir bir şekil de sizlere teslim edilme özelliğine sahip olması elbette ürüne daha cazip bir anlam yüklemektedir. 


İÇ GİYİM MAĞAZA DEKORASYONUNA İNCİ FİKİRLER

“İç Giyim Mağazası Dekorasyonda İnce Fikirler
İç giyim hepimizin de hem fikir olacağı üzere, çok farklı bir hitap kitlesi olan ve giyim olarak ta fantastik olması dolayısıyla sunum imkânları diğer tüm giyim sunumlarına oranda daha başka ve çarpıcı bir şekil de olmalıdır. Dolayısıyla iç giyimin kendi içerisinde ki fantastik doku ile sunum arasında makas farkı olmamalıdır. İç giyimin sunum yapılacağı mekanın iç dizayn şekli süt beyaz bir mekan olabileceği gibi, pastel kahve tonlarıyla da döşenebilir de. Zira her iki ton, iç giyimin daha güzel yansımasına sebep olacaktırlar. İç giyim renk tonları ortalama olarak beyaz, pembemsi ve türev tonlarında olduğunu kabul edersek eğer, loş ışıkların hâkim olduğu bir atmosferde, süt beyaz masaların üzerin de sunulmuş olması, yansıma bakımından ürünlere artı bir görsel değer katacağı hesap edilmelidir. Zira sergilenen ürünlerin fantastik olduğu göz önüne alınırsa, sunum alanlarının ve ışıklandırmanın da bu fantastik ürünlere mutlaka uyum sağlaması gerekmektedir. İç giyim mağazası dekorasyonun da ince fikirler manzumesine devam edecek olursak, Masa ve rafların canlı kahve tonları kullanılabilir. Bu kahve tonlar üzerine beyaz kıyafetlerin dizilmesi, zıtların çekimi açısından önemlidir. Keza, beyaz tonlar üzerine de pembem ve kahve tonlarının hâkim olduğu giysilerin sergilenmiş olması, giysilerin albenisine daha bir katkı sağlayacaktır. Bütün bu ince dokunuşlara bir de ışıklandırma sistemimizde ki uyumu da katmalıyız. Pembemsi spot ışıkların aralarına tatlı bir sayıda mavimsi ton ışıkların kombin yapılması da salonumuzun ve ürünlerimizin göz ve gönül hoşnutluğuna ciddi katkı sağlayacağı mutlaka hesaba katılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, satacağımız ve sergilediğimiz ürünlerin model, marka ve renklerinde ki al beni ne kadar önemli ise, daha da önemlisi onların sergilendiği mekânlarda ki ahenk ve uyumdur. Eğer sergilendiği mekânlar, sergilenen ürünlerin kalite değerinin altın da kaldığı sürece, hangi kalite de ürün sattığınızın bir değeri kalmamış demektir. Hatta mağazanın görsel kalitesi yüksek olduğu sürece de, sattığınız ürünlerin kalitesi ikinci plan da kalacaktır. Dolayısıyla mağazamızın bütün içerisin de akseden total görüntüsü, satacağımız ürünlerin kazanç boyutun da belirleyici bir unsur olacağını mutlaka hesap etmeliyiz.


GÖRSEL MAĞAZACILIKTA VİTRİN TASARIMI NASIL OLMALI ??

Görsel Mağazacılık Ve Vitrin Tasarımı
Mağazacılık, başlı başına görsel bir hitabettir aslın da. Zira sattığınız ürünleri en üzel şekil de, göze hitap eder koşullar da satmaktır mağazacılık. dolayısıyla görsellik bir bakıma mağazacılık yapmanın olmazsa olmazı gibidir. Aksi halde, yani görsellikten uzak bir mağaza, iddiası olmayan vasat ve hatta vasatın da altında bir ticaret anlayışını ortaya koymaktadır. Oysa mağazacılık başlı başına bir iddiadır aslın da. Bu iddianın en belirgin şekil de yansıması da mağazanın ne denli görsel olduğuyla alakalıdır. Nasıl ki her iddia ıspata mahkum ise, mağazacılık gibi önemli bir iş kolu da hayli hayli mahkumdur iddiasını ispat etmeye. Bu bakımdan mağazanın hitap ettiği kitlenin değer yargılarını, zevk anlayışlarını iyi analiz etmek zorundadır. Ve bu analiz sonrası en doğru sonuçları, göze en hoş gelecek şekilde vitrinize etmelidir. Vitrin ne denli güzel ve alıcı bir kimliğe bürünür ise, kitlesel iletişimde de aynı oranda başarılı olunacaktır. Görsel Mağazacılık Ve Vitrin Tasarımı yukarda sıraladığımız sebep ve gerekçeler dolayısıyla daha bir anlam ve önem kazanmıştır. İşletmekte olduğunuz mağazanızın içeriği ne olursa olsun, sattığınız ürün çeşit ve kalitesi ne olursa olsun, o ürünleri hangi koşullarda sattığınız bambaşka bir değer ifade etmektedir. mesela; size son derece temiz bir sebze çeşidi verilip sizden salata yapmanız istense, ama sizin de ellerinizin kirli olduğunu varsaysak, siz bu eller ile salata yaparsanız eğer, ürünlerin temiz olması yapacağınız salataya karşın olumsuz tepki verilmesine engel olmayacaktır. Dolayısıyla mağazacılık iki temel saç ayağına oturmuş bir sektördür. Ürün kalitesi ve ürünün sergilendiği alanın görsel niteliği. Bu iki öğe, adeta birbirini tamamlayan bir bütünün iki ayrı parçası gibi. Birinin eksikliği, diğerinin tüm özelliğini kaybetmesine katkı yapacaktır. Bu anlam da mağazanızın ve vitrin görselliğin değerinin farkına vararak, yapacağınız iş koluna uyumlu bir vitrin güzellemesini hazırlayıp tüm hitap ettiğiniz kitleye cömert bir şekilde aksettirmelisiniz. Unutmayınız ki, mağazanız, vitrin güzelliğiniz kazanç bilançonuzun olumlu sonuç oluşturmasında en etkin özelliklerdir. Hadi, mağazanızı tüm müşteri kitlenizin gözüne ve gönlüne hitap eder şekilde dizayn etmeye.


11 Şubat 2016 Perşembe

BİR İŞ YERİNDE VİTRİN MODELİ NASIL MI OLMALI !??

İş Yeri Vitrin Modelleri
Evvela kuracağımız ya da kurduğumuz iş yerinin kimlere, nasıl ve hangi vaatler ile hitap ettiğini iyi tespit etmelisiniz. Müşteki kitleniz, bu kitlenin yaş aralığı, sosyolojik eğilimleri, zevk ve zaaflarına dair sağlıklı bir rapor çıkarmalısınız. Zira eğer muhatap olduğunuz kitle ve çevreyi tanımıyorsanız, o kitle ile iletişim kurmada, hitap etmede de isabet olasılığınız son derece kıt olacaktır. Bu önemli tespit yapılır raporlandıktan sonra, bu kez sattığınız ürünlerin o kitle ile denk bir korelasyon içerisin de olup olmadığına bakacaksınız. Ürünleriniz ile kitleniz arasın da mesafe aralığı var ise, o zaman ürünlerin değişim ve dönüşümüne hız kazandırmalısınız. Bu iki temel mesele de uyum sağlandıktan sonra, bu kez de ürünlerin en göz ve gönül hitabına yatkın olanları, yine bulunduğunuz ve hitap ettiğiniz çevresin sosyolojik ve kültürel tonlarına uyum sağlayacak şekil de dizayn etmelisiniz. Şayet ürününüz ne kadar kaliteli olur ise olsun, sunum şekliniz hitap ettiğiniz çevrenin algı ve yorum tarzı ile uyumsuzluk gösterdiği takdir de durum ve sonuç yine olumsuz olacaktır. Unutulmamalıdır ki, ürün, çevre, sunum ve iletişim arasında ki başarı, sizlerin kazanç hanesine ciddi puan olarak yansıyacaktır. Dolayısıyla uyum tüm ticaret alanın da ya olacak ya olacak türünden bir vazgeçilmezdir. Bir başka çok önemli olay ise, işinizi ne kadar sevdiğiniz ve yaptığınız iş hakkın da yeteri bilgiye sahip olup olmadığınız ile alakalıdır. Eğer bu anlam da bir eksiğiniz var ise bu durumun da ortadan kalkması için bir an evvel kendinizi çek etmeli ve revizyona tabi tutmalısınız. Bunlarla beraber, çalıştığınız ekip, sosyal dokudan asla bağımsız olmamalıdır. Eğer sizin ve ekibinizin dili ile hitap ettiğiniz muhit, çevre ve kitlenin dili arasında da kopukluk var ise bu durum da hanenize eksi puan olarak dönecektir. Bütün bu ana omurga yerli yerine oturtulduktan sonra, İşyeri Vitrin modelleri tarzımıza yön vermek çok daha kolay olacaktır. Zira tanıdığınız ve iletişim kurmakta zorlanmadığınız çevrenin göz ve gönül zevkine hitap eden vitrin güzellemesi zor olmayacaktır. Unutmamalıyız ki, vitrin güzelliği, servis ettiğiniz ortamdan bağımsız olmamalıdır.


SPOT CEP TELEFONU ALMANIN RİSKLERİ NELERDİR ?

Spot cep telefonu alınır mı ?
Son derece karmaşık ve  karışık bir konu spot telefonlar konusu. Zira bünyesin de ne kadar avantaj barındırıyor ise bir o kadar da dezavantaj barındırması dolayısıyla kafalarca ciddi korku ve kuşkuların oluşmasın da birincil faktör olarak durmaktadır. Piyasa değeri iki bin lira olan bir cihazın, spot piyasa da çok daha alt fiyatlara satılıyor olması, tüketici kitle üzerinde hayli etkin sebep olmaktadır. Tüm tüketici kitlesi tarafından bilinir ki spot telefonlar faturasız olmaları dolayısıyla ucuzdurlar. ucu oluş sebepleri gümrükten yasal yolla girmeyip vergilendirilmedikleri için kaçak telefon grubuna girmekte ve faturasız satış yapılmaktadır. bu faturasız satış, haliyle garanti kapsamının dışında kalmasına sebep olmaktadır. Evet alırken piyasanın hayli altında alınma avantajına karşın, garanti dışı kalmak gibi bir dezavantaj oluşuyor. şimdi burada asıl ve asal soru şudur, garanti mi ? yoksa garantisizlik ama ucuzluk mu ? ve bu iki tercihin tüketici kitlesine vaat ettikleri neler veya kayıpları nedir gibi sorulardır. Yerin de ve doğru sorulardır aynı zaman da. Zira bu sorulara cevap verildiği zaman tüketici her iki durumu daha iyi analiz edebilir ve tercihinin sonra ki evresini bilerek hareket etmiş olur. evvela ucuzluk mu sorusunu irdeleyip bu soruya cevap vermekle başlayalım işe . Elbette ki bir cihazı piyasa değerinin altın da satın almak, belli bir avantajı sağlamaktadır bizlere. Zira bir telefon için iki bin lira yerine bin lira gibi bir bedel ödeyerek bin lira kar etmek yabana atılır bir miktar değil elbette. Burada dikkat edilecek temel felsefe, kar miktarımızı iyi tespit etmek. Zira bu tespitin sonrasın da kayıp bedelini ortaya koyduğumuz zaman sağlıklı bir sonuç elde etmiş olabilelim. Evet spot bir telefon da kar marjımız, telefon bedelinin %50 gibi bir rakama tekabul ettiğini var sayalım. şimdi gelelim spot telefonun zarar boyutunu irdelemeye. Malumunuz şimdi ki telefonların hemen hemen tamamı akıllı telefon türündeler. Dolayısıyla en küçük arızaları bile ciddi miktarlara tekabül edebilmektedir. Örneğin, telefonumuzun elimizden düşmesi sonucun da sadece camının kırıldığını, diğer hiç bir bölümün zarar görmediğini var saysak bile, bu kırığın bize maliyeti minumum 250 tl gibi bir rakam olacaktır. Bir de spot telefonların e-mail gibi ciddi bir risk içerdiğini hesaba katarsak zarar maliyeti çok daha yüksek boyutlara çıkabilecektir. Bununla beraber, telefonun ana kartı üzerin de bir sıkıntı var ise ve bu sıkıntı telefonun hiç çalışmamasına sebep olursa, bu durum da karşımız da bir taraf olmadığı için sanırım yapacak hiç bir hamlemiz de kalmamış olacaktır. Yani bir başka deyişle telefonu tamamen kaybetme riski ile karşı karşıyayız. Şimdi de olaya diğer taraftan bakalım. Telefonumuzu biraz yüksek bedelden ama fatura üzerinden ve dolayısıyla garanti kapsamı dahilin de aldığımızı var sayalım. garanti süreci içerisin de sistemsel tüm arızaların firma tarafından karşılandığını ve garanti için 4 kez sonrasın da telefonunuzun bir üst segment ile karşılandığını hesaba katar isek kar ve zarar denklemini daha net görmüş olacağız. Faturalı alınmış her ürün de bir muhatabınız var ve sorunlarınızı olduğu gibi ifade edebileceksiniz. Garanti koşullarından istifade etme, bir üst makama şikayet ve hatta hukuki yolları kullanarak tüm haklarınızın korunmasını talep etmek gibi bir sürü imkanlara sahip olacaksınız. Ancak, spot telefon alışınız da ise, telefon ve siz baş başasınız artık. Halkımızın deyimiyle '' ne çıkarsa bahtıma '' diyerek mutlak bir teslimiyet içerisin de olacaksınız. Ortaya çok net koyduğumuz bu iki fotoğrafın ciddi incelenmesi yapıldığı zaman, spot mu yok sa garantilimi sorusuna cevap verebilmek artık zor olmasa gerek.


MAĞAZANIZI DEKORATİF ŞEKİLDE İKİYE BÖLMEK Mİ İSTİYORSUNUZ ?

Mağaza İçi Bölme Duvar Dekorasyonu
Mağaza içerisini bölerek çok farklı bir alan ve dekor yakalamak mümkündür elbette. Hele hele bölüm yapılacak alanın yeteri büyüklüğe sahip olması, bölme işleminin kaliteli olması kadar anlamlı ve değerlidir. Bölünmesini istediğiniz alanın, eklem yerlerinin betonerme mi olduğu ve ya koşulların her türlü montaj ve müdahaleye müsait olup olmadığı da önem arz etmektedir. Bir başka önemli husus ise, bölme yaptıracağınız alanın geri kalan kısmı yine size mi ait olacağı yoksa sizden bağımsız başka bir kişi ve iş koluna mı ait olduğudur. Zira sizden bağımsız bir kişi ve alan olacak ise, ses yalıtımı anlam ve önem kazanacaktır. Böyle bir durumda hem ısı ve hem de ses yalıtımı zaruri bir hal alacaktır. Durum böyle bir boyut kazandığın da ise, bölme işlemi ısı ve ses yalıtımı gibi özellikler taşıyan Alçıpan sistemi ile yapılmalıdır. Alçıpan ile yapılmasının bir başka önemli noktası da, diğer bölme de herhangi bir olumsuz durum, elektrik kontağı, yangın gibi kötü koşullardan sizin korunmanızı, iş yerinizin en az düzeyde etkilenmesini sağlayacaktır. Bütün bunlarca beraber, dayanıklılık göstermesinin yanı sıra, ısı, ışık ve ses yalıtımı gibi özelliklere de sahiptir. Aynı zaman da birbirinden güzel dekore olabilme özelliğine sahip olması da bir başka avantaj sunmaktadır. İstediğiniz renk boyanın uygulanabileceği bir yüzeye sahip olmakla beraber, iskelet kurumun da metal malzeme ve profillerin kullanılması dolayısıyla da ciddi bir direnç gösteren malzemedir. Alçıpan üzerine atılacak boyaların kaliteli olması sonucun da, silme ve temizleme kolaylığına da sahiptir. Her çeşit ekleme ve çıkarımlara da müsait olması, ileriki zamanlar da yapabileceğiniz her türlü müdahaleye imkân vermektedir. Son derece şık bir görüntü sağlamasının yanı sıra, ekonomik koşullara da hitap ediyor olması, tercih edilmesin de önemli bir başka özelliğidir. Yukarıda da söylediğimiz gibi, sağlam iskelet yapısına sahip olması, üzerine her türlü raf sistemlerinin eklenmesine imkân ve olanak vermektedir. Modern ışıklandırma sistemlerine gösterdikleri uyum ile beraber, sizin talepleriniz üzerine, Alçıpan sistemine eklemlenmesi de mümkündür. Bütün bu imkânlar, Mağaza İçi Bölme Duvar Dekorasyonu işlemin de özenle dikkate alınması gerektiren önemli bir konudur.




İÇ GİYİM MAĞAZASI NASIL DEKORE EDİLİR ?

“İç Giyim Mağazası Dekorasyonda İnce Fikirler
İç giyim hepimizin de hem fikir olacağı üzere, çok farklı bir hitap kitlesi olan ve giyim olarak ta fantastik olması dolayısıyla sunum imkânları diğer tüm giyim sunumlarına oranda daha başka ve çarpıcı bir şekil de olmalıdır. Dolayısıyla iç giyimin kendi içerisinde ki fantastik doku ile sunum arasında makas farkı olmamalıdır. İç giyimin sunum yapılacağı mekanın iç dizayn şekli süt beyaz bir mekan olabileceği gibi, pastel kahve tonlarıyla da döşenebilir de. Zira her iki ton, iç giyimin daha güzel yansımasına sebep olacaktırlar. İç giyim renk tonları ortalama olarak beyaz, pembemsi ve türev tonlarında olduğunu kabul edersek eğer, loş ışıkların hâkim olduğu bir atmosferde, süt beyaz masaların üzerin de sunulmuş olması, yansıma bakımından ürünlere artı bir görsel değer katacağı hesap edilmelidir. Zira sergilenen ürünlerin fantastik olduğu göz önüne alınırsa, sunum alanlarının ve ışıklandırmanın da bu fantastik ürünlere mutlaka uyum sağlaması gerekmektedir. İç giyim mağazası dekorasyonun da ince fikirler manzumesine devam edecek olursak, Masa ve rafların canlı kahve tonları kullanılabilir. Bu kahve tonlar üzerine beyaz kıyafetlerin dizilmesi, zıtların çekimi açısından önemlidir. Keza, beyaz tonlar üzerine de pembem ve kahve tonlarının hâkim olduğu giysilerin sergilenmiş olması, giysilerin albenisine daha bir katkı sağlayacaktır. Bütün bu ince dokunuşlara bir de ışıklandırma sistemimizde ki uyumu da katmalıyız. Pembemsi spot ışıkların aralarına tatlı bir sayıda mavimsi ton ışıkların kombin yapılması da salonumuzun ve ürünlerimizin göz ve gönül hoşnutluğuna ciddi katkı sağlayacağı mutlaka hesaba katılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, satacağımız ve sergilediğimiz ürünlerin model, marka ve renklerinde ki al beni ne kadar önemli ise, daha da önemlisi onların sergilendiği mekânlarda ki ahenk ve uyumdur. Eğer sergilendiği mekânlar, sergilenen ürünlerin kalite değerinin altın da kaldığı sürece, hangi kalite de ürün sattığınızın bir değeri kalmamış demektir. Hatta mağazanın görsel kalitesi yüksek olduğu sürece de, sattığınız ürünlerin kalitesi ikinci plan da kalacaktır. Dolayısıyla mağazamızın bütün içerisin de akseden total görüntüsü, satacağımız ürünlerin kazanç boyutun da belirleyici bir unsur olacağını mutlaka hesap etmeliyiz.


10 Şubat 2016 Çarşamba

BASUR TEDAVİSİNDE BİTKİSEL ÇÖZÜMLER

Basur için bitkisel tedavi yöntem ve çözümleri
Basur nedir
Tıbben, Hemoroid olarak tanımlanan hastalığın, halk dilin de Basur veya mayasıl olarak bilindiği hastalık türüdür. Anüs içinde bulunan toplardamarın çeşitli sebeplere bağlı olarak artan basınç sebebi ile damar yapısında ki genişleme ve deformasyon sonrası genişlerler. Bu genişleme sonrası makat bölgesinden dışarı sarkan yumaklar haline dönüşürler. Kırmızı ve mor renkler de görünürler. Sık kanamaların oluşmasına sebep olurlar. Bu rahatsızlık toplum da yaygın bulunan bir hastalık türüdür. Genel de elli yaş ve üzerin de ki insanlar da daha sık rastlanılan bir hastalıktır. Hastalık cerrahi yöntemlerle de tedavi edilebilmektedir. Ancak birçok hasta çeşitli gerekçeler sebebi ile bu yönteme uzak durmaktadırlar. Bu tip kişilerin sayısı azımsanmayacak derece de yüksek bir kitledir. Bu cerrahi müdahaleye soğuk bakan ve uzak duran kitleye, buradan basur tedavisinde bitkisel reçeteler ve l yöntemler ile kalıcı ve etkin çözüm önerileri sunacağız.
Basur çeşitleri
İç basur: Makatın en uç bölgesin de yer alan ve makatın kapanmasın da etkin rol alan kaslar vardır. Bu kasların üzerin de yer alan damarların genişleme ve yıpranmışlığından kaynaklı oluşan basur türüdür. Oluşan iç basur dışarı sarkar. Bu bölgeye uygulanan baskı sonucun da boşalma sağlanır. Bu durum sonra ki safhalar da kanamalar ve iltihaplanmalara sebep olur

Dış basur: makat bölgesinin kapanmasında aktif rol alan kasın alt bölmelerin de bulunan toplardamarların genişlemesi sonrası oluşur. İç basur ile dış basur birbirini tetiklemesi sonucun da genellikle birlikte seyrederler.

Tedavi de bitkisel yöntem
Bitki önerilerine girmeden evvel özenle ve özellikle vurgulamamız gereken önemli bir husus olarak ; Unutmayın ki beslenme rejim ve tarzınız da ciddi ve köklü değişiklikler yapmalısınız. Zira hem tedavi görecek ve hem de inat ve ısrarla hatalı beslenmeye devam ettiğiniz sürece etkin ve kalıcı bir tedaviye ulaşmanız da imkansız hale gelecektir. Bu sebeple gazlı, baharatlı yiyecek ve içeceklerden uzak durulmalı, acı ve acılı turşu tüketimine de ara vermelisiniz. Aksi halde akıntıya kürek çekmekten başka bir iş yapmamış olursunuz. Zira basur ile baş etmek hem kararlılık gerektirir hem de süreç.

Basur da Bitkilerin etkisi

Dere otu ve çobançantası çayı birincil önerilerimiz arasın da bulunmaktadır. Basur tedavisin de son derece etkin olan çobançantası çayı hazırlanmalı ve düzenli tüketilmelidir.
1 litre suyu kaynatalım. İçerisine bir boğum çobançantası otu katın ve yaklaşık 15 ila 20 dakika aralığın da kaynatın.  Kaynama sürecinin bitimin de bir miktar demlenmesi için bekletin. Kaynamış su ılık hale geldikten sonra iyice karıştırın. Su ile çobançantası otunun birbiri ile iyice karışımı sağlandıktan sonta temiz bir kap içerisine süzün. Ve günde 2 ila 4 bardak arasın da tüketin. Tüketimleri aç karına yapın. Ve bir müddet üzerine bişeyler yiyip içmeyin. Zira tükettiğiniz bu karışım bağırsaklarınız da katıksız olarak dolaşmalı ve hastalık üzerinde ki etkinliğini sade olarak göstermelidir. Bu karışımın tüketilmesinin hemen arkasın da yapılacak yiyip içmeler, karışımın doğal yapısını bozacak ve haliyle etkinliğini de azaltacaktır. Bu tüketime paralel olarak, bir tutam steril pamuk alınarak hazırlanan bu su ile ıslatılıp, makat bölgesine tampon yapılmalıdır. Yapılan tampon hijyen bir naylon ile kapatılmalı ve bir müddet makat bölgesin de tutulmalıdır. Bu ikili yöntem sayesin de tedaviden daha olumlu sonuçlar alınmaktadır. Bu yöntem düzenli olarak bir ay boyunca devam etmelidir. Tedavi yöntemlerin de istikrar ile beraber, basur tedavisinde bitkisel reçetelerin önemi de daha iyi anlaşılacaktır.

Bir başka bitki ile takviye

Yukarda önerdiğimiz bitki tedavisi, aynı zaman da kuşburnu ve kök zerdeçal karışımı ile takviye de edilebilir. Çay haline getirilerek tüketiminin yanı sıra, tava içerisine konulan 50 gram kuşburnu, iki yemek kaşığı hakiki zeytinyağı ile pelte oluncaya kadar kavrulur. Yağ ve kuşburnunun bir biri ile tamamen özümlenmesi sağlandıktan sonra ılık hale gelinceye kadar dinlenmeye alınmalıdır. Dinlenmiş bu kremsi malzeme, makat bölgesine steril pamuklar eşliğin de tampon yapılarak 30 dakika oturularak tedavi süreci hızlandırılabilir.






BÖBREK TAŞLARINA BİTKİSEL TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Böbrek taşı tedavisin de bitkisel yöntem
Böbrek taşı şikayeti insan da çok ciddi ve şiddetli ağrılara sebep olmaktadır. Hayat kalitemizi artırmada böbrek taşı tedavisinde bitkisel reçeteler büyük önem taşımaktadır. Son yirmi yılın en çok artış gösteren hastalıklarının en başın da yer almaktadır. Özellikle erkekler de görülen bir hastalık türüdür. Yaz mevsimlerin de vücudun daha fazla sıvı kaybetmesine bağlı olarak yazları daha şiddetlenme durumu gözlenmiştir. Birazdan bitkisel tedavisini sunacağımız yöntem sonrası bilinmesi gereken en önemli durum, tekrar taş oluşmasını önlemektir. Bunun içindir ki özenle şu içme sıklığımıza dikkat etmeliyiz. Günlük su tüketim miktarına dikkat etmeliyiz. Çünkü su tüketimi kristalize ( sertleşme ) kimyasalların bu tip dönüşümüne izin vermemektedir. Dolayısıyla su tüketim rejiminiz, hastalığınızın tedavisin de en etkin yönlerdendir.
Böbrek taşı  için bitkisel tedavi
Maydanoz: Hemen hemen her evin kullandığı ve temin edilmesin de hiçbir zorluk çekilmeyen en başat bitkidir maydanoz. Temini hem kolay ve hem de çok ucuz olması dolayısıyla tedavimiz de uzun uzun ve bol bol kullanım imkanı vermektedir bizlere. Gelelim hazırlanmasına.
İki deste maydanoz alalım. Bunları bıçak ile değil, ellerimiz ile yontarak küçültelim. Daha sonra 2 litrelik kaynamış bir suyun içerisine koyalım.  Kaynayan suyun içerisin de 5 dakika bekletelim.  Daha sonra iyice karıştıralım. Maydanozun içerisinde ki bütün minerallerin suya geçmesine özenle dikkat ederek bolca karıştıralım. Karıştırma işlemi bittikten sonra suyumuzu temiz bir kap içerisine süzelim.  Yatmadan önce iki bardak tüketelim. Buna düzenli ve en az 1 hafta ama ortalama iki hafta devam edelim. Mümkün olduğunca gece yatmadan evvel tüketmeye dikkat edelim.  Akşam yemeğini erken yemiş olalım ki yatacağımız zaman mide ve bağırsaklarımız yoğunluktan arınmış olsun. Bu durum günlük yaşantımız da maydanoz saplarını iyice yıkadıktan sonra uzun uzun çiğnemek suretiyle devam edebilir. Maydanoz saplarının çiğnenmesi ve içerisinde bulunan suyun tamamen emilmesi sonrası kalan kalıntılar ağızdan atılabilirler. Tüm bunlar böbrek taşı tedavisin de bitkisel reçetelerin ne denli önem taşıdığının en bariz göstergeleridir.


Böbrek taşı tedavisin de bitkisel harman

Böbrek taşı tedavisin de bir başka etkin bitki çay ve karışımı anlatacağız.
4 adet kereviz sapını alıyoruz, yine dört tane lahana yaprağı ilave ediyoruz. Ve iki top maydanoz ilave ediyoruz. Ve bu bitkileri bıçak kullanmadan tencere de karışımı kolay olabilecek boyutlarca ellerimiz ile yolarak küçültüyoruz.

Böbrek taşı tedavisin de bitkisel karışımın hazırlanması.
Hazırladığımız bu bitki harmanını iki bardak suyun içerisine katıyoruz. Ve su ile bitkiler birbirleri ilke tam bir özümseme oluşturuncaya kadar kaynatıyoruz. Bu kaynama esnasın da özenle karıştırma işlemine devam ediyoruz. Öyle ki bütün bitkilerin içerisin de bulunan tüm minerallerin su ile temas ve karışımına maksimum katkı sağlamış olmalıyız.
Böbrek taşı tedavisin de hazırlanan suyun kullanım ve tüketim durumu

Hazırladığımız bu karışım her seferinde taze olmalı ve her akşam ayrıca hazırlanmalıdır. Yani tüketimden fazlası hazırlanmamalı ve artan ürün tüketilmemelidir. Hazırlanan kombin her akşam yatmadan 45 ila 60 dakika evvelinden içilmelidir. Hiçbir olumsuz yan etkisi olmayan bu karışım güvenle kullanılabilir. Ve bütün bu sürecin sonun da böbrek taşı tedavisinde bitkisel reçetelerin katkısını bizzat göreceksiniz. Ayrıca,  Vücudumuzda ki fazla ve gereksiz yağların yakılmasın da etkindir. Bu durum fazla kilolardan kurtulmamıza da ekstra katkı sağlamaktadır.

BAŞ DÖNMESİ HASTALIĞINA BİTKİSEL ÇÖZÜMLER

Baş dönmesi için bitkisel reçeteler
Baş dönmesinin çok çeşitli sebepleri vardır. Çeşitli hastalıklara bağlı olarak baş dönmeleri olabileceği gibi, ani ve anlık tepkimeler sonucunda da baş dönmesi durumları oluşabilmektedir. Bu gibi durumlarda baş dönmesi için bitkisel reçetelerin anlam ve önemi bir kez daha kavranacak. Eğer uzun süreli baş dönmeleri ve bağ ağrıları oluşuyor ise hemen uzman bir doktor kontrolünden geçilmesi gerekmektedir. Tıbbi tahlil, tetkik ve tedavi aşamasına geçildiği evrede, alternatif tıp ( bitkisel takviye ) imkânlarından da istifa edilmelidir. İşte tam bu safhada baş dönmesinde etkin olan bitkisel takviyeler nelerdir iyi gelen bitkiler, bitkisel çözümler ve doğal tedavi yollarının tamamından yararlanılmalıdır.
. Baş dönmesinde zencefil reçetesi
Zencefil, genel olarak içerdiği teskin edici ve yatıştırıcı bitkisel enzimler nedeniyle uyuşturma kabiliyeti olan etken madde içeren ilaçların yol açtığı baş dönmesine karşı yararlıdır. Klinik araştırmalar göstermiştir ki zencefil uyuşturucu sorunu karşısında etkili sonuçlar göstermiştir. Ham zencefil çiğnemek ya da zencefil çayı şeklinde tüketmek bu sorunun tedavisi için yeterli olacaktır. Bu tedavi ile kan dolaşım hızı arttırılarak baş dönmesinden kurtulmak mümkündür.
 Baş dönmesinde etkin bitkisel reçete
Hint Bektaşi üzümü ve kişniş, bitkilerinin birlikte kullanılması da baş dönmesi hastalığın da etkindirler. Hint Bektaşi üzümü zengin bir A vitamini ve D vitamini deposu olan bir besindir. Bektaşi üzümünün yanın da kişniş tohumu hamur haline getirilerek kullanılması gerekmektedir. Bütün bu baş dönmesi için bitkisel reçetelerin her biri ayrı bir anlam ve değer taşımaktadır. Her bir yöntem özenle uygulanmalıdır. Şimdi diğer reçeteye geçelim. 2 tatlı kaşığı kişniş tohumu ve bir bardak suyun içerisine eklenerek iyice karıştırılır. Karışım bir gece boyunca bekletilir. Ertesi sabah kişniş tohumlarının içerisine Hint Bektaşi üzümleri de eklenerek hamur haline gelene kadar iyice ezilerek yoğurulur. Gerek baş dönmesi tedavisin de ve gerekse de baş dönmesine sebep olan rahatsızlıkların da ortadan kalkmasın da son derece faydalı bir karışımdır. Baş dönmesi her ne kadar kişiden kişiye farklılık gösteren bir tedavi süreci gerektirse de, genelde uzun süreli bir tedavi gerektiren hastalık türüdür. Bu nedenle bitkisel takviyeler hem çeşitlendirilmeli ve hem de uzun soluklu devam edilmelidir. İşte bu sebeple, 2 yemek kaşığı buğday ile beraber 12 tane badem ve 5 adet çiğ kabak çekirdeği bir bardak su içerisinde bir gün boyunca serin bir yerde demlenmeye alınır. Bir gün sonra su ile özdeşen ve iyice ıslanan ürünler ezilerek kremsi bir dokuya kavuşturulur. Daha sonra 2 su bardağı süt içerisine konulur. Ve iyice karıştırılır. İçerisine bir tatlı kaşığı bal eklenerek tekrar iyice karıştırılır. Her yemek öncesi bir tatlı kaşığı tüketilir. Bütün bu bitkisel tedavi yöntemi uygulanırken bir taraftan da baş dönmesine sebep olan etkenleri tespit edip bunlardan tamamen uzak durulmalıdır.
baş dönmesini durdurmak için alınabilecek tedbirler
– Beslenme alışkanlıklarımızı tekrar gözden geçirip paket ve şoklanmış yiyecek ve içeceklerden uzak durmalısınız. Baş dönmesi için bitkisel reçetelere özenle uyulmalı ve ayrıca, yemek zamanlarımızı aktif olduğumuz zamanlara denk getirmeliyiz. Bol su ve elle sıkma meyve suları (portakal, limon vb) içilmelidir.
– Yeterli miktarda dinlenmek gerekmektedir.
– Uykusuz olunmaması ya da çok uyunmaması gerekmektedir