BÖLÜNMENİN ÖNÜNDE Kİ EN BÜYÜK ENGEL, MÜSLÜMAN KÜRTLER
Bağımsızlık talepleri, rejime duyulan olumsuz kanaatler ve
bunların sonucu olarak baş gösteren ayaklanma ve başkaldırış girişimleri
sosyolojik ve tarihi gerçeklerdir. Homojen bir toplumun başkaldırış ve
ayaklanma gerekçesi o toplumun kabul değerleri ile örtüştüğü an ayaklanma
kaçınılmaz bir hale dönüşür. Bu ayaklanma ve başkaldırışı sebep ve sonuç
bağlamın da ele alarak bir analiz yapmak elbette mümkündür. Ancak bu analiz bir
yargılamaya dönüşmemektedir. Zira o homojen toplumun değerler silsilesi sizin ki
ile örtüşmeye bilir, sizce bu ayaklanmanın sebep ve gerekçelerinin yanlış
olması o toplum için geçer akçe değildir. Ayaklanma ve baş kaldırışlar, olayın
geliştiği toplumun değer yargılarıyla hareket eder ve enerjisini de bu değerler
üzerinden alır. Baş kaldıran ve ayaklanma haline gelmiş bir toplum, kendince bu
girişimin altını pekala doldurmaktadır. Zaten aksi halde hareketin
toplumsallaşması, blok haline dönüşmesi ve başarılı olması da mümkün değildir.
Bu genel geçer kaideleri ortaya koyduktan sonra konuya girişimiz daha bir
bütünlük arz edecektir.
Kürtler ve
Ayaklanma
Az evvel de
bahsettiğimiz gibi '' homojen '' bir toplum değildir Kürtler. Kendi içlerin de
çok farklı dini, siyasi ve sosyolojik değerler taşımaktadırlar. Özellikle
ülkemiz üzerin de yaşayan Kürtler ‘in kahir ekseriyetinin de Müslüman olduğunu
düşünürsek, diğer aykırı fraksiyonlar karşısın da çelikten bir duvar gibi
durmaktadırlar.
Elbette Müslüman Kürtler
‘in de sistem ile sorunları, sıkıntıları ve kırgınlıkları bulunmaktadır. Bu bir
vakıa olup inkarının da mümkün olmadığı sosyolojik bir vakıadır. Ancak bu durum
köklü ve bütünlük arz eden bir kalkışma ve ayrışmaya gerekçe olmamıştır hiç bir
zaman. Olmadığı gibi, bölünme ve ayrışmanın da önünde ki en büyük engel olarak
durmaktadır. Hala bu ülkenin birlik ve bütünlüğünden yana tavır almakta, hala
kendisini bu ülkenin vatandaşı saymakta ve bu durumdan dolayı da mutluluk
duymaktadırlar. Bu algı ve duruş Türkiye için paha biçilmez bir değer olmakla
beraber, farklı düşünce ve yapılanmaların da önünde ki en büyük set
konumundadır.
Ülkenin yapısın da
çimento vaziyet ve konumun da bulunan Müslüman Kürtler, Daha bilinçli, daha
kalıcı ve daha kuşatıcı politikalar ile takviye edilmeli ve bu denli hassas bir
denge rolü üstlenen bu değer manzumesi halk en kısa sürede onure
edilmelidirler. Bugün, doğu ve güney doğuda ki farklı yapılanmaların başarısız
olmasın da son derece önemli bir etkendir Müslüman Kürt kardeşlerimiz.
Bu durum sadece
siyasi iktidarın omuzlaması gereken bir yük değildir. Her Türk Müslümanın da
kendi payınca elini taşın altına atması, olaya daha bir uhuvvet ile yaklaşması,
daha bir kuşatıcı ve sahiplenici dil ve eylem birliğine girişmesi
gerekmektedir.
Saydığımız ve
sayamadığımız daha birçok değeri bünyesinde barındıran Müslüman Kürt
kardeşlerimiz, bu sebepledir ki aykırı düşünce ve yapılanmaların her zaman hedefin
de olmuşlardır.
Farklı ve aykırı
yapılanmaların '' ayaklanma'' talep ve istekleri Müslüman Kürtler tarafından
hiç bir zaman onaylanmadığı gibi önemli bir set ve engel de teşkil etmişlerdir.
Sisteme entegre olmalarının Devlet ve Millet nezdinde hemen hemen hiç bir
maliyeti olmayan bu nezih milletin kırık kalbi derhal okşanmalı ve hak
ettikleri değer acilen kendilerine takdim edilmelidirler. İster devler ve
isterse millet bazında bakacak olursak, bu zümre ile yapılacak her kontak
hayati değer ifade etmektedir. Bu devlet ve milletin, Müslüman Kürt
kardeşlerimizden mahrumiyeti demek, bir tarafın kırık ve eksikliği demektir.
Şuan hala ve hala can yakıcı, baş belası derecesinde bir baş kaldırış ve
ayaklanma göremeyişimizi, tekrar ve tekrar Müslüman Kürt kardeşlerimizin
varlığına muhtaç olduğumuzu daha bir bilinçli şekil de fark edecek ve atılması
gereken adımları da zaman kaybetmeksizin atmalıyız.
Ülkemizin huzur,
birlik ve dirliğin de temel taş olan Müslüman Kürt kardeşlerime selam ve dua
ile
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder