20 Mayıs 2017 Cumartesi

İZMİR'İN DAĞLARI

İZMİR'İN DAĞLARI
Günlük hayatımızda da karşılaşırız ciddiyetsiz, samimiyetsiz, yalaka, iki yüzlü insanlar ile. Varlıkları sadece çıkarları olduğu sürece geçerli olan insan tiplemeleridir bunlar. Ve bu tip insanlar, pardon yaratıklar, girdikleri suyu bile bulandıran, her türlü mikrop yuvası tiplerdir. Olmamaları varlıklarından çok daha güzel ve anlamlıdırlar. Ancak,  bu tipleri hayatımızdan, yanımızdan uzaklaştıralım desek bu kez de,  '' hangisini ''  diye ayrı bir sorun yumağı ile karşı karşıya karşıya kalacağız demektir. Bu tip varlıkların amacı, bir doğruyu ortaya koymak, bir yanlışa parmak basmak ve bu mantık üzerinden bir eleştiri yapmak değildir. Bu gibi yaratıklar, karşı tarafın değerlerine küfrederek iki yüzlü karakterleri ile kendilerine kabul edilir bir alan açma derdindedirler. Aksi halde Tur'un, Sina'nın, Nur'un da bir dağ olduğunu ve her birinin kendine ve çevresine göre bir değer,anlam ve önem ifade ettiğini de bilir zaten.
Ve yine samimi, dürüst ve ilkeli bir kişi bir hakkı, bir doğruyu ifade etmek, bir tespit yapmak, bir davet ve tebliğ amacı olan  kişilerin de uyması gereken bir takım ahlaki kuralların olduğunu da bilmesi gerekmektedir. En temek düstur '' onların değer ve kutsallarına hakaret etmeyin. zira döner onlarda sizin değer ve kutsallarınıza hakaret ederler ''  bu şaşmaz prensip, pek tabidir ki işi bilen ve aynı zaman da samimi insanlar için geçerli bir düstur ve kuraldır. Bu kural ve kaide ile kendisini kontrol etmeyen kişi ve zümre, basit ve ucuz hesapların adamıdırlar.
Müslümanlar , bir doğruya parmak basmak, bir eleştiri yapmak istedikleri anda, kafalarının estiği üslup ile ve olur olmaz ifade şekillerine baş vurabilir bir hak ve hürriyete sahip değillerdir. Onların uyması ve tabi olması gereken temel Ahlaki değerler manzumesi vardır.
  '' sen sözünü kırıcı ve incitici şekilde söylemiş olsa idin, yanın da kimseyi bulamazdın '' ilkesi en belirleyici emir ve Ahlaki bir düstur halinde karşımızda durmaktadır. Benim veya bir başkası için İzmir'in dağının bir değer ifade etmiyor oluşu, dağın hepten anlamsız ve değersiz olmadığı gerçeğini ortadan kaldırmaz.
İnsanın inanç, iman seceresi ne olursa olsun, mutlaka ilkeli olmak zorundadır. Hata karşısın da ilkeli bir duruş ve tavır takınmayanların, kendilerine karşı yapılmış bir hakaret sonrası seslerini yükseltme hakkı ortadan kalkmış demektir. İikeli insan, samimi, dürüst insan, kendisinden evvel karşısında ki kişinin hakkına sahip çıkan ve ona karşı yapılmış zulme seyirci kalmayan insandır. Ve bu durum bir lüks değil, insan olmanın en birincil ön koşuludur. Önemli ve büyük bir hata yapan kişi, evvela kendi camiası tarafından uyarılmalı, ikaz edilmeli ve gerekiyorsa bir takım yaptırımlara tabi tutulmalıdır. Bu durumda da yine adil olma ve bir başka zulme kapı aralanmamalıdır. Zira hata bariz ama utanç, nedamet ise gizlidir. Bu sebeple gerek takdir ve gerekse kınama işlemi de yine adalet çemberinin dışına taşmamalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder