11 Temmuz 2017 Salı

SIYAH

1789 Fransız ihtilali, dünyada bir çok paradigmayı ters yüz eden ve kendi içerisinde önemli çelişkileri barındıran bir hareketti. Bu değişimler inanç algısından tutun da bizatihi inancın kendisini bile sorgulayan, yargılayan ve hatta öteleyen bir aklın doğuşuna zemin hazırladı. Irkçılık bu dönemde daha bir ivme kazandı ve sonucunda ulus Devlet anlayışı level atladı. Imparatorluklar bir bir dökülmeye ve çok ciddi sarkıntılar geçirmeye başladılar. Az evvel de söylediğim gibi bir çok düşünce ve diktayı beraberinde getirdi bu ihtilal. Ancak ben bir boyutunu ele almak istiyorum. Temelde kiliseye karşı olan hareket, özelde dine ve dinin bütün paradigmalarına karşıtlığa doğru hızla evrilmeye başladı. Kısa zaman sonra tüm Avrupa kocaman bir keşmekeş yumağı haline dönüştü. Ve artık hiç bir şey eskisi gibi değildi. Daha vahim tarafı ise, neyin ne olacağının da belli olmamasıydı. Dediğimiz gibi, kilisenin skolastik tavır ve tutumu, bütün Avrupa halkı üzerinde sadece dini alanda değil, hemen hemen hayatın her aşamasında tanrının kılıcı rolünü üstlenmiş ve adeta bütün yaşam alanlarını istila etmişti. Tanrının kılıcı, sapık ve saçma dayatmalarını tavizsiz uygulayarak insanları yaşayamaz hale getirdi. Böylesi vahim bir ortamda, adeta can simidi anlamına gelen Martin Luther bir peygamber iltifatı görmeye başlamıştı. Bir orta çağ Avrupalı'nın gözüyle bakacak olursak bu durum yadirganır gibi değildir. Böylesi bir atmosfer de, kilise ve öğretisi olan her ne varsa tamamı protesto ediliyor ve çok ciddi eleştiriler alıyordu. Süreç içerisinde eleştirinin dozu artıyor ve ortaya bambaşka bir doktrin, bambaşka bir paradigma ve bambaşka bir mezhep çıkıyordu. Hıristiyan dünya bir başka mezhebe çoktan boyun eğmiş ve önemli bir miktarda alan ayırmıştı. Ve dâhi ayırmak zorunda kalmıştır. Protestan mezhebi, Katolik dünyanın tüm doğrularını (!) Gözüne kestirmiş ve amansız salvolar savurmaya başladı. Bu hamleler öylesine ardı ardına gelmekteydi ki, Katolik dünya nefes bile alamıyordu adeta. Tüm değerleri protesto ( tan ) edilen Katolik din, hemen hemen her hareketinde, Her eylem ve söyleminde, Protestanlar tarafından kırmızı ( Siyah ) kart görüyordu. Bir bakıma Protestan mezhebin sembolü haline dönüştü siyah (...)
Ve Siyah artık Protestan mezhebi için, Amentüsünün İlk şubesi konumunda yerini almıştır. Bir başka deyişle SIYAH, Protestan mezhebinin ( DİN ) bir başkadır sembolü olmuştu.kendine özgü mum takmalar, uğur getirir diye dilek (!) Ağaçlarına bez ve caput bağlamalar, üzüntü ve yas günlerinde gözlükten tutunda ayakkabıya varıncaya kadar SIYAH renk ile varlığını pekiştiren bir Protestan din kendisini Avrupa'nın göbeğine tahkim etmişti. Üstüne basa basa söylediğim Protestan rengi olan siyahın, İslâm alemine intikali hayret ötesi bir durumdur. Ama hayret ötesi ve hatta utanç vermesi ve utanç duyulması gereken şey, SIYAH RENGIN BU MILLETE TAKVA RENGI DIYE YUTTURULMUŞ OLMASIDIR...!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder